Dünyanın dört bir tarafından gelen haberler yeni bir altüst oluş dalgasıyla karşılaşılabileceğine işaret ediyor. Taşlar yerinden oynayacak ve kartlar yeniden karışacak sanki... Güçler dengesi değişebilir, bazıları kazanırken bazıları bu hengâmede büyük kaybedebilir.
Hayır, Maya takviminden hareketle bu cuma günü dünyamızın yok olmasını bekleyenler düşündürmüyor bana bunu. Ancak değişimi planlayanların, ‘Maya’ işini, bir PR kampanyası gibi, zihinleri değişime hazırlama amacıyla kullandıklarını hesaba katmıyor da değilim.
Bu noktaya gelinmesinin herhalde birden fazla sebebi var, ancak bizde ‘Arap baharı’ denilen, Araplar’ın ‘devrim’ adını taktıkları gelişme ile bütün yönlendirmelere rağmen Amerikalıların Barack Obama’yı dört yıllığına yeniden Beyaz Saray’da tutmaları en önemli yapı taşları...
İlki, kendi hallerine bırakırlarsa yanlış tercihler yapabileceği düşünülen Ortadoğu halklarının kendi iradeleriyle demokrasiye uyum sağlayabileceklerini gösterdi... Diğeri ise, propaganda araçlarının politik tercihlerde zihinleri yönlendirme bakımından etkilerinin hayli sınırlı olduğunu...
Sanıyorum, ABD’de başlayıp Avrupa’nın değişik ülkelerine sirayet eden ekonomik krizlerin de bu yönelişte önemli bir payı var. Geleneksel olarak belli ellerde bulunan servetler bu altüst oluşta el değiştirebilir...
Evet, hem köklü değişimler bekliyorum, hem de bu değişimlerin olumlu yönde olmasını... Bugüne kadar geçerli yapının artık sürdürülemez olduğuna, halkların baskı altında tutulamayacağının anlaşıldığına dayanıyor bu tahlilim; bazı ülkelerin ve devlet-dışı güçlerin varolan yapıdan kaynaklanan hak ve yetkilerini kötüye kullanmaları da değişimi kaçınılmaz kılıyor.
Varolan eski yapının devamı kaosa yol açabilir çünkü.
Şimdiye kadar paylaştığım öngörüler okuduklarıma dayanıyor. Bir yerlerden kulağıma üflenmiş değil. Kimse elime bir rapor da tutuşturmadı. Bu sebeple pekâlâ muhayyilemin ürünü de olabilir. Ancak, dünyamız, geçmişte yaşadığı köklü değişimler öncesinde verdiği bütün semptomları, gören gözlere bugünlerde de gösteriyor.
Yazımı bir erken uyarı fişeği sayabilirsiniz. Erken uyarının sebebi de, değişim sürecinden en fazla etkilenecek ve başkalarını en çok etkileme potansiyelini elinde tutan ülkenin Türkiye olduğuna inanmam... Türkiye, halkı ve yönetimiyle, gelişmelere kendisini hazırlıklı tutmalı.
Enerji, gelecek yeni dönemin en önemli sözcüğü olacak görünüyor; bir de demokrasi... Yeni teknolojiler çeşitli enerji kaynaklarına erişimi kolaylaştırdığı gibi maliyeti ucuzlattı da; belli ülkelere bağımlılığı azaltan ve yönetimlerinin yanlışlıklarına göz yummaktan vazgeçilmesini mümkün kılan bir gelişme bu. Yönetimlerin bundan böyle halklarıyla barışık olması gerekecek.
Refahın az ellerden geniş kitlelere dağıtılması yolunda varolan engellerin kaldırılmasını da bekleyebiliriz. Bir zamanlar birilerinin rüyası birilerinin de kâbusu olan ‘ütopik’ görüşler yönünde gelişebilir değişim dalgası...
Türkiye buna hazır mı? Kısmen hazır, kısmen değil... Hazır olmadığı yönlerde kaydedilecek iyileştirmelerle, ülkemiz, yakın coğrafyanın itici gücü haline gelebilir. Tabii esasen hazır olduğu yönlerde geriye gidilmezse...
Dünya düzenleri hep savaşlar sonrasında değişti bugüne kadar; şimdi beklentilerim istikametinde yaşanırsa, değişim ilk kez halklar zorladığı için gerçekleşmiş olacak.