CHP’de Mustafa Sarıgül tartışması sona yaklaşıyor.
Şişli Belediye Başkanı Sarıgül’ün son 14 yılına kısaca bakalım:
1999 yerel seçimleri: DSP’nin genel seçimlerde çıkış yaptığı yıl, Sarıgül oyların 38,21’ini alarak başkan seçildi. ANAP yüzde 21,6, FP yüzde 15,87, CHP ise yüzde 11,66 oyda kaldı.
2004 yerel seçimleri: Sarıgül CHP’ye katıldı ve yüzde 65,7 ile yeniden seçildi. Bu oran, CHP’nin tamamen, ANAP’ın da kısmen desteğiyle oluştu. Yeni kurulan AK Parti, 99’da FP’ye giden oylara biraz ANAP’tan ekleyerek yüzde 22,45’le tamamladı seçimi.
Sarıgül bu sonuçtan aldığı güçle CHP Genel Başkanlığı için kurultay baskısına başladı. Bu baskının arkasında sadece Sarıgül’ün oy desteğinden aldığı güçten fazlası olduğu da yazıldı o dönemde. Sarıgül’ün CHP’nin başına geçirilmesi, ‘kalıcı’ olduğu izlenimini vermeye başlayan AK Parti’ye karşı yeni bir sol-merkez hareket başlatılması konusunda arka planda bir ‘koalisyon’dan sözedildi. Baskı başarılı oldu ve 30 Ocak 2005’te CHP olağanüstü kurultaya gitti; Sarıgül, Deniz Baykal’a karşı aday oldu. Bu ‘medya-sermaye koalisyonu’ iddiaları, rüşvet iddialarıyla birlikte kurultayda bizzat Baykal tarafından da dile getirildi.
Baykal, delegelere seslenirken, bu iddiayı, Şişli’deki gökdelen inşaatlarının sahiplerinden rüşvet alındığı, kendisinin düşürülmesi için de parti yöneticilerine rüşvet teklif edildiği iddiasını da ekleyerek anlatmıştı: “Siz CHP’yi dışarıdan yönetmek isteyenlere ‘dur’ dediniz. CHP’yi ele geçirmek isteyenlere izin verecek misiniz? CHP yönetimine karşı bir haçlı seferi medyanın bir kısmı tarafından açılmıştır. İstanbul’dan Şişli’den giren rüşvet virüsü, Balıkesir’e gitmiş, oradan Ankara’ya canevine kadar girmiş. İki YDK üyesi ellerinde para dolu torbayla bir başka YDK üyesine gidecekler,’bunu alıver’ diyecekler. Bu yolsuzluklara izin vermemek için buradasınız. 300 bin dolar rüşvet alındı mı alınmadı mı, onun karşılığında o ruhsat verildi mi verilmedi mi? Önce izahını yapacaksın. Bu CHP Genel Başkanı’nı senin ağababaların bile kaçırtamadı. Gürültüyle gerçekleri bastıramazsın. Ben yolsuzluklarla mücadelede savcı olmaktan şeref duyarım.”
Sarıgül bu iddialara karşı ‘kanıtla’ diye bağırdı, hatta bir parti yöneticisini yumrukladı; sonuç alamadı. Baykal 674 oyla genel başkanlığını korudu, ‘Sarıgül koalisyonu’na 460 oy çıktı. Baykal, Sarıgül’ü ihraç ettirdi.
2009 yerel seçimleri: Sarıgül yeniden DSP’ye döndü ve seçimi yüzde 56,03’le kazandı. CHP yüzde 17,2, AK Parti yüzde 17,95 oyda kaldı.
Sarıgül 2008’den bu yana ‘bağımsız’ belediye başkanı.
Yerel belediye başkanı ancak kişisel oyu yüksek. CHP’liler de bir CHP adayına karşı Sarıgül’e oy verme eğiliminde. ANAP’tan gelen oyu da cabası...
Sarıgül, CHP’nin kurumsal varlığını arkasına alarak İstanbul genelinden de Büyükşehir’i alabilecek bir oy oranına ulaşabileceğini hesaplıyor.
CHP’ye yeniden katılmak istiyor, kararı net.
Ancak CHP karar veremiyor.
Mesele Sarıgül ile İstanbul’un alınması meselesi değil. Oy uğruna CHP’yi Sarıgül’e teslim eder miyiz endişesi.
Sarıgül İstanbul’u kazanırsa ilk hedefi Ankaraolacak.
Kazanamazsa da alacağı oya dayanarak Ankara’ya yönelecek.
En azından ‘koalisyon’ bunu yeniden deneyecek.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Sarıgül’le havaalanında görüşmesi, daha önce 22 Temmuz. 2010’da Baykal’ı ziyareti, bugün Baykal’ın Sarıgül’e karşı yumuşak tonda konuşması ‘tesadüf’değil.
Sarıgül ‘yeni parti’nin işe yaramayacağını gördü; CHP’ye girmenin yollarını arıyor.
CHP de Sarıgül’ün ‘nerede duracağını’ bilmek istiyor; açıkça ‘Ankara seferi’nden vazgeçmesini istiyor.
Ancak Sarıgül Genel Başkanlık hedefini revize etmiş değil. Şimdilik “Partim isterse İstanbul’da kalırım ama ilçe belediye başkan adaylarını ben belirlerim” tavrında.
CHP ise ‘partim isterse’ kaydının Ankara yolunu otobana çevireceğini görüyor.
İşleri zor.
Ama CHP’de Sarıgül sancısı çok sürmeyecek.
Çünkü her partili ‘partilerinin seçim kazanma ihtimalini’ sever.