İffetli, onurlu bir anne. Bütün iffetli kadınların sembolü bir anne. İşitiyorduk. “Göstericiler, benim arabamı yumrukladılar” diyordu bir arkadaş. “Eşim başörtülü olduğu için. Başka hiçbir sebebi yok.”
Bir başka arkadaş, arabasında yalnız. “Herkes dörtlüleri yakmış, korna çalıyordu” diyor, “Ben, yoluma gidiyordum. Önümü kestiler, saldırdılar. Sırf ben korna çalmıyorum diye. Zor sıyrıldım aralarından.”
Bir başka kadın, tramvayda, Kocatepe durağına yakın bir yerde, ‘böcek ezdiğini’ söyleyen başka bir serserinin saldırısına uğruyordu. Bir gazeteci arkadaşımızın kardeşi. O da geçti kayıtlara.
Yine bizim meslekten bir arkadaş aktarıyor. Bir tanıdığı, oturuyor bir kafede. Küfür ede ede yoldan geçenler, orada oturan adamın kendilerine katılmadığını görünce tartaklıyorlar.
Bunlar, benim, olayı yaşayanlardan veya görenlerden aracısız, tefecisiz duyduklarım. Dikkat edilirse, saldırılardan bazısı ‘dini görünürlük’ denilen şeyle ilgili değil.
Katılmıyorsan, düşmansın.
Katılmıyorsan, sağcı da olsan, solcu da olsan, başka bir şeyci de olsan tehlikedesin.
Bu olaylar, Türkiye’deki büyük çoğunluğun yaşam biçimlerinin nasıl büyük bir tehdit altında olduğunun, nasıl bir Faşizm tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzun işaretleri.
Nefret ediyorlar. Kendilerinden farklı olanların varlığına tahammülleri yok. Kendilerini güçlü hissettikleri anda saldırıyorlar.
Ağızları pis. Küfrediyorlar.
Doğru, ‘Laik yaşam biçimlerini tehdit altında hissedenler’ var Türkiye’de.
Bu ‘endişe’ yersiz de olsa var ve ‘Beyaz Türkler’ öncülüğündeki medya tarafından her fırsatta tahrik ediliyor.
‘Efendim, filan yerde meyhane varmış da, kapanmış’. Sana ne? Hem sana ne hem bana ne? Adam, dükkanı değiştirmiş. Ben de biliyorum Boğaz’da bir sürü yer, içkiliydi, içkisiz oldu. Kimi ilgilendirir?
Bir tek ferdin, içki içmekten geri kaldığına dair bir tek vaka bulunamaz. Veya bir tek ferdin, kılığını, kıyafetini değiştirmek zorunda kaldığına dair tek örnek bulunamaz.
Bulunmasın da. Kimsenin kılığına kıyafetine, yemesine içmesine karışılmasın. Herkes, medeni ölçülerde, özgür yaşasın.
Laik yaşam biçiminin engellendiğine dair örnek yoktur ama, mütedeyyin bir insanın yaşam biçiminin tehdit altında olduğunun örnekleri sayısızdır.
Binlerce genç kız, ya üniversiteye giremedi, ya girdiği üniversiteyi terk etmek zorunda kaldı, ya işsiz kaldı, ya gurbette okumaya mecbur edildi, ya da bunların hepsini birden yaşadı. Bu gerçek.
Devlet, Başbakanlık koridorlarında İmam-Hatipli avı yaptı, bu da gerçek.
Z.D’nin yaşadığı da gerçek.
Kabataş’taki Adalar İskelesi’nde vapurdan iniyor Z.D. Karşıya geçiyor, eşinin gelip kendisini almasını bekliyor. O sırada, telefonunun şarjı da bitiyor.
Oradaki azgın kalabalık, içlerindeki kadınların da teşvikiyle, saldırıyor.
Küfrediyorlar. Vuruyorlar. Başörtüsünü çekip alıyorlar başından. Z.D’yi yerlerde sürüklüyorlar. Tekmeliyorlar.
Kadına şiddetin daniskası. Dine düşmanlığın daniskası. ‘Başkası’na düşmanlığın daniskası.
Fatıma Annemiz’e de düşman bunlar, Zeynep Annemiz’e de. Bütün iffetli kadınlara düşman...
Bir kadına, böyle bir saldırıda bulunulabiliyorsa, hiç kimse ‘adamım’ diye ortalıkta dolaşmasın.
Ben, bunu işittiğimde, çılgına döndüm. ‘Dünya yıkılmıyorsa, hiçbir şey olmuyor demektir’ dedim ve sustum.
Yazmadım. Yazamadık.
Millet, orada ağaç bahanesiyle bağırıp çığıran insanlara öfke duymasın, ortalık daha çok karışmasın diye sustuk.
Hala, Z.D’nin Elif Çakır’a anlattıklarının çok azını yazıyoruz.
Şu anda, en çok saygı duyduğum kadın, Z.D’dir.
Şu anda, kendisine karşı en çok hicap duyduğum kadın, Z.D’dir.
Onun yüzüne bakamam ben. Kendimden utanırım, bakamam. (Başörtülü kadınların gözlerine bakamamaktan bahsediyordu Ertuğrul Özkök. Teşvik ettiği nefretin meyvesine bakabilir mi şimdi?)
Çünkü Z.D. hepimiz adına maruz kaldı o saldırıya.
Bütün iffetli kadınlar adına... Bütün şerefli kadın ve erkekler adına...
O’na yapılan saldırı, başı açık, kapalı, bütün kadınlarımıza yapılmış bir saldırıdır.
O kadın, bütün siyasi ve dini görüşlerden bağımsız olarak, insan olan herkesin onurudur.
O kadın, haftalardır Gezi Parkı’nda eylem yapan veya işgalse işgal yapan insanların da onurudur.
O kadın, eğer adamsalar, ecnebi malı ‘duran adam’ eylemine katılan adamların da onurudur.
O’na saldıran sözümona kadınlar ve sözümona erkekler, kadınlık adına, insanlık adına, bütün kötü, adi sıfatlara müstehaktır.
Polisin, istihbaratın, Z.D’ye yapılan saldırının faili olan namussuzları bulmaktan daha önemli bir vazifesi olamaz.
Z.D. polisin de onuru ve şerefidir.