Bu yıl Ketenpere, Enes Batur Hayal mi Gerçek mi, Organize Aşk filmlerini yöneten ve üç filmi de vizyona giren Kamil Çetin dikkat çekici bir yönetmen. Gişe filmlerinin unutulmaz yönetmeni olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Çetin’in yaşam öyküsü de hayli ilginç. Kendisini eleştiren otoritelere cevap veren Çetin’in söylediklerini sinemayla ilgilenen herkesin okuması lazım.
- Bir sezonda üç filminiz birden vizyon alıyor. Bu üretim çokluğunu neye bağlamalıyız?
Tarzımın komedi ve aksiyon ağırlıklı olması etkili bu durumda. Gişe yapan filmler de bu tarz oldukları için bana çok proje geliyor. Bu üçü dışında da işler, filmler geldi ama onları çekmek istemedim.
- Komedi filmi yönetmek zor mudur?
Komedi filmi yapmak göründüğü gibi kolay değil. İnsanları güldürmek ağlatmaktan çok daha zor. Ağlatmak için temel öğeler vardır ve bunlara dokunarak bir toplumu ağlatmak kolaydır. Fakat sinemayı dolduran seyirciyi güldürebilmek çok zor. Nedeni ise halkımızın farklı şeylere gülüyor olması. Bir kısmı Cem Yılmaz’ın bir kısmı Şahan’ın bir kısmı Yılmaz Erdoğan’ın tarzına gülebiliyor. Ben de hep halkın içinde olduğum için gözlemlerime güveniyorum. Hiçbir zaman senaryoya bağlı kalamıyorum. Çünkü sette çekim esnasında sahne çok daha başka yerlere gidebiliyor ve çıkan doğaçlamalar ve benim eklediklerimle sahne daha komik olabiliyor. Sanırım komedi çekmemin nedenlerinden biri de bu setteki özgürlüğüm.
- Vizyona giren son filminiz Enes Batur neredeyse deneysel bir yapım ve filmin kahramanı aslında kendini canlandırıyor. Böyle bir filmi yönetmenin püf noktası nedir?
Enes Batur Hayalmi Gerçek mi filmi için beni yapımcı Erdem Karahan aradığında açıkcası youtuberlar hakkında pek bilgim yoktu. Toplantıya gitmeden önce saatlerce Enes’in videolarını seyrettim. Abone sayısı 5.5 milyonun üstündeydi ve bu beni çok şaşırttı. Bu kadar insan takip ettiğine göre ortada ciddi bir değer vardı. Seversiniz sevmezsiniz ama yaklaşık 6 milyon kişiyi yok sayamazsınız. Bizim sektörden çok sayıda arkadaş böyle birinin filmini nasıl yönetirsin diye üstüme geldiler! O kadar ön yargılı bir camiayız ki filmi izlemeden iğrenç yorumlar başladı. Bu yorumların muhatapları ben, yapımcı, senarist ve tabii ki tüm youtuberlar. Nedense hayata at gözlüğüyle bakmaya alışmışız. Hiçbiri acaba yeni sektörler mi geliyor? Belki de orda da değerli arkadaşlar vardır diye düşünmüyor. Bu eleştirileri yapanların çoğu da uzun zamandır film çekemeyen yönetmen-oyuncu ve senarist arkadaşlar. Olsun onlar oturdukları yerden bizi eleştirsinler biz de filmlerimizi çekmeye devam edelim (Gülüyor).
- Organik Aşk ne zaman vizyona girecek? Bu film hakkında neler söylersiniz?
Montaj aşamasındayız. Sanırım mart-nisan gibi vizyona girecek. Dalyan-Göcek tarafında çektiğim bu filmde Gizem Karaca, Mustafa Mert Koç, Tarık Papuçcuoğlu, Asuman Dabak, Ruhsar Gültekin gibi birçok değerli oyuncu yer alıyor. Fazlasıyla zengin ama bu hayattan sıkılmış bir gencin parasız pulsuz Ege’de bir köye yerleşme hikayesi. Çok güzel akan bir hikaye.
- Sinemamızda endüstrinin ilerleyişi kesilen bilet ve halkın beğenisiyle ölçülüyor. Bu gerçeğe karşın sinema entelektüelinin gişe filmlerine eleştirel yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
Sanat filmi ve gişe filmi diye maalesef ikiye ayırdılar sinemayı. Bu otoriteler tarafından gişesi olan film çekenler 2. sınıf gibi gösterilmeye çalışılıyor. Fakat şu bir gerçek ki bizim sayemizde sinemalara gidiyor seyirciler. Onların beğendiği el üstünde tuttuğu filmler maalesef gişe yapamıyor. En çok gişe yapan ve sinemanın lokomotifi olan 10 filme bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bence emeğe saygı ön planda olmalı. Benim filmim ödüller alıp toplamda 20 bin kişi seyredeceğine, 300 bin yapsın ödül vermesinler. Benim için ödül filmimin çok seyredilmesidir. Asıl olan sinema seyircisidir ve ben onlara film yapıyorum köşe yazarlarına değil.
- Gişe filmlerinin kalitesi düşük ise bu sinemanın ilerlemesi mümkün müdür?
Biz zannediyoruz ki yurt dışında çekilen filmler bize gelenlerle sınırlı. Oysa yüzlerce film çekiliyor ve öne çıkanlar buraya gelip vizyon alıyorlar. Demek istediğim orada da küçük bütçeli ve farklı filmler çekiliyor.
ELEŞTİRMENLERİN BEĞENDİĞİ FİLMLER GİŞE YAPAMIYOR. BENİM İÇİN ÖDÜL FİLMİMİN ÇOK SEYREDİLMESİ. ASIL OLAN SİNEMA SEYİRCİSİDİR.
YAPIMCIDAN YÖNETMEN OLMAMALI. BU FİLMLERİN KALİTESİNİ DÜŞÜRÜR. ÇÜNKÜ ÇEKECEĞİ SAHNEDE CEBİNDEN ÇIKACAK PARAYI DÜŞÜNÜP KISITLAMAYA GİDEBİLİR.
YEŞİLÇAM AYRI BİR DİNAMİĞE SAHİPTİ
- Sinema filmi üretiminin azlığını biliyoruz genç yönetmenler hatta ustalar bile daha çok tv dizileri çekiyorlar. Bir yönetmenin mesleğinin başında TV dizileri çekerek tecrübelenmesi ona zarar verir mi? Sinema dilini oluşturmakta bir takım zorluklar yaşatır mı?
Dizi yönetmenliği asla sinemaya geçiş için bir basamak değildir. İnanın ki çok değerli dizi çeken arkadaşlar var. Ve o kadar kısa zaman da 140-170 dakika dizi çekiyorlar hepsini ve ekiplerini kutluyorum. Allah yardımcıları olsun. Başlarda ben dizi çekmeye sıcak bakmıyordum ama zamanla dizi teknik kaliteleri çok yükseldi ve iyi bir proje gelirse neden olmasın.
- Bizim sinemamızda yönetmenler çoğunlukla yapımcıdırlar da. Bu dünya sinemasında çok da tercih edilen bir şey değil aslında. Siz bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz. Yapımcılık ve yönetmenlik birbirinden ayrı olması gereken meslekler mi?
Bence kesinlikle yapımcıdan yönetmen olmamalı. Bu setlerin ve filmlerin kalitesini düşürür. Yapımcı-yönetmen çekeceği sahnede cebinden çıkacak parayı düşünerek kısıtlamaya gidebilir ve sahnenin gereğini yerine getiremiyebilir. Mesala dronela çekerse çok daha iyi olacağını bildiği sahneyi sırf drone parası ödememek için daha etkisiz çekebilir. Bunun gibi örnekler artar tabii.
- Yeşilçam komedisinin trajikomik bir yapısı vardı. Yani öyküdeki dramatik unsurlar bayağı güçlüydü. 2000 sonrası komediyi ise tasvir etmek biraz zor. Siz günümüzde yapılan komediyi nasıl adlandırırsınız? Bu yeni komedi sizi sinemasal olarak tatmin ediyor mu?
İtiraf etmek gerekirse evde tv izlerken eski klasik komedi sinema filmi gördüğümde asla kaçırmadan büyük keyifle izliyorum. Şimdi aynısını çekseniz kimse izlemez. O zamanki oyuncuları bir daha yetiştirmek kolay değil. Bir de ayrı bir dinamiği vardı o dönemin. Şimdi ki filmlerin de hakkını yememek lazım. Popüler laf etmek için “Nerdeeee eski filmler” deniyor ama onlar o zaman içinde ve işlevlerini yerine getirdiler. Araba çarpıyordu kör oluyordu oyuncu ama kırık çıkık iç kanama hiçbiri yok (Gülüyor). Sonra bir daha araba çarpıyordu görmeye başlıyordu. Şimdi gel de bu nesil çocuğa bunu anlat. Son olarak söylemek istediğim beğenirsin beğenmezsin ama herkesin emeğine saygı göstereceksin. Her filmde ortalama 200 aile para kazanıyor ve ev geçindiriyor.
AĞLATMAK İÇİN TEMEL ÖĞELER VAR. BUNLARA DOKUNARAK TOPLUMU AĞLATIRSINIZ. İNSANLARI GÜLDÜRMEK AĞLATMAKTAN DAHA ZOR.