Neo-Nazi davasını nihayet başlatabildi Almanlar; bakalım müdahil avukatlardan birinin mahkeme başkanının taraflı olduğuna dair başvurusu nasıl sonuçlanacak?
‘Cambaza bak, cambaza’ uyarısının amacı dikkatleri hırsıza çekmektir. “Uyanık olun” demenin başka bir biçimde ifadesidir o uyarı. Dün başlayan davayla ilgili bizim gazetelerin yayınlarını günledir izliyorum, hemen hepsi, dikkatleri cambaza çevirmekten başka bir şey yapmıyorlar.
Varsa yoksa Alman-olmayan gazetelere yapılan ayrımcılıktan vazgeçilmesi... Davayı oluşturan kanlı eylemlere, Alman istihbaratının Neo-Nazi gruba kol kanat germesine, örgüte dair önemli resmi belgelerin istihbaratçılarca yakılarak yok edildiğine dair hiçbir bilgi yok gazetelerde...
Alman Anayasayı Koruma Örgütü’nün başı Heinz Fromm’un istifasından bile haberdar görünmüyor bizim gazeteler...
Oysa dava bütünüyle Alman derin devletinin Türklere reva gördüğü muameleyle ilgili. 2000-2007 yılları arasında sekizi Türk, biri Yunan, sonuncusu Alman kadın polis olmak üzere tam on kişiyi öldüren bir Neo-Nazi örgütü yargılanıyor davada. Örgüt 200’e yakın yerde bombalar patlatmış ve 15 de banka soymuş öldürdüğü masum insanlara ek olarak...
Polis ve istihbarat bütün eylemleri sadece seyretmekle yetinmiş...
‘Seyretmek’ fiilini ‘pasif kalmak’ anlamında kullanmıyorum; eylemlerde bir istihbaratçı olay mahallinde bulunmuş... Alman istihbaratı, gazetelere, ‘Türk mafyasının iç hesaplaşması’ olarak yansıtmış Neo-Naziler tarafından işlenen cinayetleri... Kurbanların sadece ikisi ‘dönerci’ olduğu halde, Alman basını, küçümseme amaçlı ‘dönerci cinayetleri’ adını takmış eylemlere...
Münih’te görülen davanın ‘âdil’ yürütüleceğinden ve örgütün Alman derin devletiyle irtibatının ortaya çıkartılacağından ciddi kuşkularım var. Sadece bizim gazetelerin ilgisizliği yüzünden de değil, yargılama için Münih’in seçilmesinden yargılamayı yapacak mahkemenin ‘tarafsızlık’ iddiasının boş olduğuna kadar bir dizi başka sebepten de...
Almanya’da benzeri davalara giren bir avukatın bana anlattıklarını aktarmamın zamanı geldi. Okuyun: “Türkiye' de henüz kimse bu davanın Münih Devlet Güvenlik Mahkemesinde görüldüğünü bilmiyor. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi yalnızca devlet güvenliğini ilgilendiren konularda ilk derece mahkemesi olarak özel yetkili. Davayı açan federal savcılık da yalnız devlet güvenliği ile ilgili suçlarda yetkili.”
‘Yargı bağımsızlığı’ esas Almanya’da sorunlu. Avukat dostum, Alman savcıların bütününün hükümetin emrinde olduğunu, atamalarının adalet bakanı tarafından yapıldığını söylüyor.
“Neo-Nazi örgütün eylem yaptığı herhangi bir eyalette dava açılabileceği halde, devletin ‘memuru’ olduğu Alman Memuriyet Kanununda (m. 54) belirtilen federal savcı, neden davayı Bavyera eyaletinin merkezi Münih’te açtı?” sorusuna, “Alman sistemini bilenler bu soruyu kolayca cevaplar: Bavyera aşırı sağa ve devlet kurumlarına yakınlığıyla tanınan bir eyalettir de ondan” cevabını veriyor dostum.
Ona göre, dava Münih yerine Köln’de açılsaymış, başka türlü seyredebilirmiş...
Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi özel yetkili bir mahkeme ve sadece devletin güvenliğiyle ilgili davalara bakıyor.
Bu yazdıklarımın çoğunu bizim gazetelerin davayla ilgili haberlerinde okumadığınıza kalıbımı basarım. Onlar da, Alman muhabirler gibi, federal savcılığın kendilerine verdiği bilgileri aktarmakla yetiniyorlar. Çoktandır Alman devletini kızdırmaktan kaçınmasıyla ünlü bir gazetemiz ise, “Davayı izleyen Alman gazetecilerin haber ve yazılarını aktarmakla yetineceğini” sevinçle duyuruyor okurlarına...
Üç kişiden oluşan Neo-Nazi örgütü son eyleminde geçen yıl polis tarafından suçüstü yakalandı; Alman istihbaratının basireti bağlanmış olmalı, yoksa polisi durdururdu... Örgütün iki erkek üyesi intihar etti, kadın olan üçüncü eylemci ise yaşadıkları daireyi ateşe verip kaçtı.
Polis on yıl boyunca işledikleri cinayetleri, soygunları ve bombalama eylemlerini ‘Pembe Panter’ müziği eşliğinde anlattıkları bir CD’yi ele geçirdi.
Avukat dostuma göre, müdahil avukatlardan biri “Yargıç taraflı, redd-i hâkim talep ediyorum” diyecekti dün. Bakalım ne oldu?