Konum, Meclisteki HSYK kanunu görüşülürken takınılan tavırlar. Ben bu tavırlardan bir şey anlamadım. Meclis içinde en üst perdeden muhalefet ederken, tekme tokat ve havada uçuşan objeler varken, medyada dozu arttırılmış bir muhalefet yapılırken, oylama sonuçlarını anlamak mümkün değil. İktidarın 319 sandalyesine karşılık CHP’nin 134 MHP’nin de 52 sandalyesi var. Oylama sonucu 210 kabul 28 red oyunun kullanıldığı anlaşılıyor. Tabii ki evet oyu kullanan 210 iktidar mensubu arkadaşların bir kısmının oylamaya gelmeyişlerini anlamak mümkün. Eğer iktidar karşıtı bütün milletvekilleri ki sayıları 229 olur, gelse yasanın red edilme imkânı az da olsa vardı.
Basından bir arkadaş, eski çalışma arkadaşlarım şimdilerde CHP milletvekili ve grup sözcüsü Sayın Akif Hamza ÇEBİ’ YE soruyor. Red oyları çok az değil mi? Cevap, biz grubu ikiye böldük. Bir yarısı bu görüşmeleri takip ederken diğer yarısı yarınki torba yasa görüşmeleri için dinleniyorlardı.
Akif Bey böyle diyorsa doğrudur. CHP Milletvekilleri sayısı 134 bunun yarısı 67 eder. MHP’nin ve diğer hükümet karşıtı parti milletvekillerinin hiç birinin oylamaya katılmadığını düşünsek dahi çıkan ret oyları 67 sayısının %40’ı. Bu resim karşısında vatandaş ne der. Arkadaşlar siz tiyatrodan mı kavga çıkarıyordunuz? Söylediklerinize hiç mi inanmıyordunuz? Soruları sorulmaz mı?
HSYK’nın toplantı yeter sayısını değiştirmek, Adalet Bakanı’nı hapishaneler genel müdürlüğünden bakanlık yapma statüsüne çıkarma denemesini yapsak ne olur? Mevcut kanuni düzenlemede Adalet bakanı bakanlık yapmıyor, hapishaneleri yönetiyor.
Bugün dahi, Adalet Bakanı çok ender olarak yargıda verilen bir kararı “ kanun namına” bozabiliyor. Verilen kararın yanlışlığı her kesimce biliniyor, hatta kararın vicdan ile cüzdan arasına sıkışmış bir hakim tarafından verildiği biliniyor. Ama bu yanlış kararı Adalet Bakanı bozmuyor, ne imiş “Yargı Bağımsızlığı” Bu değişiklikle, bakan bakan olduğunu bilecek meclise ve seçmenine karşı sorumluluk taşıyacak.
Yıllardır yargı bağımsızlığı adı altında “yargı egemenliğini” savunuyoruz. Yargıdaki keyfiliğin, ben dediysem doğrudur fikriyatını doğal kabul ediyoruz. Türk Milleti adına karar veriliyorsa, bu karar evrelerinin bir yerlerinde Türk milletine hesap vermenin olması lazım değimli.