James Bond serisinin son filmi Skyfall’a dair söylenmeyen şey kalmadı. Filmde adını hiç kullanmayarak Türkiye’ye kazık attıkları doğru...
Bugüne kadar çekilmiş en kötü Bond filmi olduğu, bir kılıç darbesiyle 3 kişinin öldüğü Malkoçoğlu serilerinin bile bu filmden daha gerçekçi olduğu da doğru. Tüm bunlar filmin verdiği önemli mesajları ıskalamamızı gerektirmiyor...
***
Film, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan ve tecrübeye hep ihtiyaç duyulacağını söylüyor. Bunun illa ajanlık ya da derin dünyalarla alakası olması da gerekmiyor.
Yerleri pırıl pırıl bir hastaneye girin ya da son derece lüks bir otele veya rafları çeşit çeşit mal ile dolu bir markete, fark etmez. Eğer binaya, eşyalara, mallara yatırım yapanlar, insanlara yatırım yapmayı unuttularsa o işten hayır gelmez.
Pazarda aynı fiyat, aynı kalitede domates olan iki tezgahtan güleryüzlü satıcıyı seçer insan. Markette yüzü gülen kasa görevlisinin sırasına girer, buzdolabını broşür vererek değil ailenin ihtiyaçlarına göre tanıtan satıcıdan alır. Bir sır size, birisine ulaşmak için sekreterini arıyorsanız, telefonda kibar konuşun, “hanımefendi” diye hitap edin, o zaman adınız arayanlar listesinde ilk sıralarda yer alır. Dünyanın en gelişmiş bilgisayarlarının yaydığı sıcaklık ile insan sıcağı arasındaki fark o kadar çoktur ki...
***
Son dönemlerde dünya üzerindeki tüm kurumlarda bir gençleştirme modası var. Filmin en önemli mesajlarından biri de gençleri işe almanın gençleştirme anlamına gelmediği. Yaş dediğimiz şey aslında sadece takvimlerdeki durumu gösterir. Ama tecrübeyi göstermez. 50 yaşında şehirden köye gitmiş bir adamın, 20 yaşındaki bir köylü gençten tecrübesi azdır, ya da Afrika’da 30 yıldır araba kullanan bir adamın, Alaska’da, karlar içerisinde araba kullanma tecrübesi 1 yıllık şoför kadar değildir. Genç ama hayata dair bakışı bilgisayar ekranıyla sınırlı birisiyle, 50 yaşında ve hala hayaller kuran birisi arasında yaşa göre tercih yaparsanız şapa oturursunuz... Filmin bağıra bağıra söylediklerinden biri de işte bu...
***
Makamı yükseldikçe çevresindekilere davranışı değişen insanlar vardır. Makam gidince etraflarında kimse kalmaz, onlar da düşenin dostu olmaz derler. Para değil insan biriktirmeyi, en önemli sermayenin telefon rehberinde arayıp ‘gel’ dediğinde gelecek insanlar olduğunu bugüne kadar öğrenemedik.
Bundan sonrası için de umudum yok doğrusu...