Bugünkü yazıma 60’lı yılların sonundaki bir olayla başlamak istiyorum. O yıllarda çok sık konferanslara katılıyordum. Bu konferansların birinde ülkemizdeki sanayi yapısını eleştirdim ve şunları söyledim: “İhracatımızda giyecek maddelerinin çoğunlukta olduğunu, buna karşılık silah ihtiyacımızın, teknolojik gereksinimlerin tamamını dışarıdan ithal ediyoruz, ben bunun tersini istiyorum, mendilimize kadar ithal etsek ama silahımızın önemli bir bölümünü kendimiz üretsek ve ihracatımız buna dayansa daha çok memnun olurum.”
Salonda, katıldığım birçok konferansta duymadığım büyük bir alkışla karşılaştım. Bu duruma çok sevindim. Genelde halkın gelir dağılımıyla ilgilendiği ve bundan şikayetçi olduğu söylenirdi. Çoğu üniversite öğrencisi olan bu kitlenin, benim gibi dağılımdan çok üretime önem verdiğini görünce sevindim. Aslında dağılımdaki adaletin ancak üretimin planlanmasından doğacağını savunuyordum. Hatta bir tezimde, gelir dağılımının herkese ne kadar geliri olduğunu sorarak değil, tüketilen malların bileşimi ve miktarıyla ölçebileceğimizi ve bunun diğer metotlardan daha az hataya sebep olacağını yazmıştım.
***
Türkiye’de iktisadi durum rakamlarla ifade ediliyor ve çok iyi bir durumda olduğumuz söyleniyor. Ama iktisadi durumu sadece iktisadi politikalar belirlemez. Günümüzde siyasi hedeflere varmak için iktisadi araçlar daha çok kullanılıyor. Az gelişmiş ülkelerde beklediğimiz ekonomik sorunlar bugün Avrupa gibi çok gelişmiş bir alanda görülüyor. ABD ile Çin’in gelecekte iki büyük güç olacağı düşünülüyor ve bunlar arasında yarışın ekonomik alanda olması bekleniyor. ABD’nin dış ticaret açığı sorun olarak görülüyor ama ABD bu sorunu parasal tedbirlerle çözer. Çin elindeki ABD kağıtlarını piyasaya sürerse ABD bundan çok fazla zarar görmez. Bir yazımda ABD’nin dolmaz adını vereceği bir para çıkarabileceğini söylemiştim. Bu para bu operasyonlar sonunda oluşan dolar değeri olacaktır ve ben doğru söyledim dolmaz basıldı diyeceğim.
***
Şu sıralarda en çok düşündüğüm konu ülkemize bir ekonomik operasyon yaparlarsa bunu atlatıp atlatmayacağımız. Bize destek olacaklar nasıl siyasi taviz isteyecekler? Bu konuda dünya genelindeki olumlu konumumuz ne olacaksa o yönde hareket etmemizi beklerim. Gerçi enerji sorunumuz bir tehlike olarak görülmektedir ama bunun Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerimiz içinde çözüleceğini düşünüyorum. Ama böyle bir operasyon iç politikamızı etkileyecek ve muhalefet iktidarı düşürmek için uğraşacaktır. Türkiye’nin en önemli sorunu partiler arası ilişkilerin iç çatışmanın etkisinde kalmasıdır. Mesela yeni dünya düzeninde ülkemizin yeri ne olmalıdır? “Karşılaşacağımız sorunların çözümünde ortak bir politika izlenecek mi” soruları cevapsız kalıyor. Yabancı bir ülkenin MHP ile nasıl uzlaşacağını bilemiyorum. Ancak dış güçler oyunu iyi oynarlar da mesela MHP iktidarında bir Türk günü yaparlarsa ve en iyi dostumuz olurlar. Oysa Türkiye’nin konumu böyle bir politika ile bir bölgesel güç olmasına izin vermez. Çünkü bölgede farklı uluslardan insanlar vardır.
CHP’nin yeni dünya görüşünün, dış politikasının ne olduğu henüz anlaşılamamıştır. Bir CHP heyetinin Suriye ziyareti duygusal olarak savunulabilir ama gerçek dünya siyasetinde ne anlamı olabilir?