Hiç düşündünüz mü, bu ülkede bunca aşırı derecede umutsuz insan varken, aynı zamanda bu kadar çok sayıda ümitvâr insan nasıl olabiliyor? Bu iki grup nasıl bir arada olabiliyor? Aynı şeye bakarak kimileri çok kötümser bir hale bürünürken, kimileri nasıl çok iyimser olabiliyor?
Mutlaka duymuşsunuzdur, iki ayakkabı markası birer satış temsilcisini Afrika’ya pazar araştırmasına gönderir. Aynı bölgeyi, aynı ürünle birbirlerinden habersiz dolaşırlar. Dönüşte iki firmaya birer rapor gider.
Birinci raporda ilk satışçı şöyle der; “Burada kimsenin parası yok, bize buradan hiç iş çıkmaz.”
İkinci rapordaki satışçının heyecanı kağıda yansımıştır; “Burası müthiş bir pazar, inanılmaz bir yer, hemen buraya yatırım yapmalıyız çünkü burada hiç kimsenin ayakkabısı yok!”
Türkiye şükürler olsun ki Afrika örneğinden çok uzak ama yapılacak o kadar çok şey var ki, gidilecek o kadar mesafe var ki, hala çok bakir, hala çok zengin topraklara sahip.
Sorunlardan, yokluklardan şikayet edenlere hep aynı cevabı veririm: “Ne güzel işte, her şey mükemmel olsa sana, aklına, becerine ne gerek olacaktı?”
Fırsatlar ülkesi diye ABD için derler ama siz inanmayın. Gerçek fırsatlar ülkesi Türkiye'dir. Çünkü yapılacak çok şey vardır, çok az farklı olan çok kolayca sıyrılır, başarı azmeden ve sabreden için kolaydır.
Daha dün dünyanın en büyük birkaç futbol kulübünden biri, henüz birkaç yıl önce Galatasaray'ın top toplayıcısı olan çocuğun gelişini Türkçe bir metinle duyurdu.
İşte o yüzden hem ümitli olanların, hem ümidi kesenlerin ülkesidir burası.
Ve ikisi de haklıdır.
Ümitvar da olunabilir, eğer ümitli olanlar yönetiyorsa.
Ümitsiz de olunabilir, direksiyon ümitsizlerdeyse.
Birkaç genç bir şeyleri değiştirmek için yola çıktılar. Türkiye Gençlik Vakfı'nı kurdular, kısa adı TÜGVA.
Onlar Afrika'ya gelmiş ayakkabı satıcısı gibi heyecanlılar, yerlerinde duramıyorlar. Enerjileri tüm Türkiye'ye yayılmış.
Genç başkanları İsmail Emanet'i TV programımda konuk ettim. Kendinden emin, hem genç hem deneyimli, “ben oldum” havalarından çok uzak ve tevazu sahibi. Üzerindeki görevin hava atılacak bir temsil makamı değil, gece gündüz çalışmayı gerektirecek bir hizmet vazifesi olduğunun fazlasıyla farkında. Teşkilatı tarafından çok seviliyor.
Daha önce de birçok genç sivil toplum liderini konuk etmiştim, o programlarda 20-30 üyeden destek tweet'leri gelmişti. Şanlıurfa Eyyübiye'sinden tutun Rize'nin en küçük ilçesine kadar binlerce tweet, binlerce mesaj.
Tek bir tanesinde ayrımcı, öteki-berikici, siz-biz'ci mesaj yoktu.
Siyasi çağrışımlar, bilinçaltı mesajları işlenmemişti birine bile.
Gururlandım, umutlandım, bu kadar kısa sürede 50 ilin üzerinde bir teşkilatlanmaya hem şaşırdım hem hayran kaldım.
Hanımefendiler, beyefendiler.
Gençlik, eskiden adlandırıldıkları "Gençler, siz Cumhuriyetin bekçilerisiniz" ifadesindeki “bekçilikten” artık sıkılmış, istifasını bastı-basacak haberiniz olsun.
Onları bir yerlere bekçi tayin etme dönemi kapandı, bilginiz olsun.
Siz iyisi mi artık görevleri, yetki ve sorumlulukları kademeli bir biçimde gençlere teslim etmeye başlayın.
Zira bu Afrika'yı keşfe giden ayakkabı satıcıları, bu birtakım değerlerin bekçiliğinden ideologluğuna, uygulayıcılığına, düşünürlüğüne terfi eden gençler artık vazife için hazır.