Merhaba,
Partinizin meclisteki grup toplantısında Suriye meselesi hakkında uzun uzun konuşmuşsunuz. Uzun uzun konuşmuşsunuz ama seri katil Esed rejimine tek bir laf bile dokundurmamışsınız. Hep hükümete ve “çeteler” dediğiniz Hür Suriye Ordusu’na giydirmişsiniz. PKK’lılar girip çıkarken hiç melese edinmediğiniz “sınırların yok hükmünde oluşu”ndan bahsetmiş, Suriyeli devrimcilerin Türkiye’ye rahatça girip çıkabilmelerinden şikâyet etmişsiniz. Konuşmanızın sonunda “Canımız kanımız sana feda olsun ey Beşşar” diye haykırsaydınız da tam olsaydı bari!
***
Hükümetin hürriyet ve adalet isteyen Suriyelilere destek vermesinden duyduğunuz rahatsızlık, Esed rejiminin derdiyle dertlenişiniz tek kelimeyle iğrenç, iki kelimeyle çok iğrenç. Ondan sonra kalkıp hak-hukuk-adalet edebiyatı yapıyorsunuz ya... Akıl ve mantığın bittiği yer!
Geçenlerde yoldaşınız Sırrı Sakık’ın “Kafkaslardan, Boşnaklar”dan gelenlere “Siz bu vatanın gerçek sahipleri değilsiniz, haddinizi bilin!” deyişiyle sizin -daha birçok BDP’li gibi- kanlı Esed diktatörlüğünün şerefli muhaliflerine cephe alışınızı beraber düşündüğümüzde, resim netleşiyor: Sizin bütün davanız, ezenlerin arasında ‘saygın’ bir yer edinme davasından ibarettir. Ezilenlerden olmak istemeyişiniz hürriyet ve adalet sevdasından değil iktidar tutkusundan kaynaklanıyor. Sizlerden adam gibi mazlum olmaz. Adam gibi hürriyet ve adalet savaşçısı olmaz. Samimiyetsizsiniz. Masumiyetsizsiniz. Aslında zulme meftunsunuz. Kemalist gibi, Baasçı gibi adamlarsınız siz.
Selahattin Demirtaş ve Sırrı Sakık isimlerini makul bulduğumuz günlere yanıyoruz. Alın ikinizi, vurun ötekilere.
Ama kanın durması için BDP ve dahî PKK ile konuşulmasını destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz, o ayrı.