Barolar Birliği Başkanı’nın Başbakan Erdoğan’a karşı davranışını sâdece kişisel bir terbiyesizlik olarak açıklamak bence eksik bir değerlendirme olur. Zâten terbiyesizlikde bulunan zât, davranışının hangi kategoriye gireceğini önceden tesbît edemeyecek kadar geri zekâlı biri olamaz.
O zaman bu davranışı nasıl tahlîl edeceğiz?
Kanaatimce bunun arkasındaki asıl sebeb çâresizliğin verdiği ve uzunca süredir birikmiş bir öfkenin dışa vurumu olsa gerek.
Evet, biraz “Dr. Feudculuk” ediyorum ama durumu gerçekden de kavrama gayreti içindeyim.
Peki, neden çâresizlik neden öfke:
Bir tür kısırlık kopleksi muhtemelen.
AK Parti oniki yıldır tek başına iktidarda ve her girdiği seçimi de, üstelik oylarını arttırarak, kazanıyor. Oysa genel kural, iktidârın yıpratıcı bir etkisi olduğu ve bununsa, en azından müteâkib ikinci seçimde oyların bir mikdar azalmasına yol açacağı şeklindedir.
Görebildiğim kadarıyla bunun aksi olması, belki AK Parti’nin halk nezdinde îtibar gören işler yapmasına da bağlı ama gâlibâ daha önemlisi muhâlefet partilerinin bir türlü gerçek birer alternatif ortaya koyamamasıyla bağlantılı.
Siz şimdiye kadar CHP’nin yâhut MHP’nin, AK Parti’den farklı bir plan veyâ proje geliştirip kamuoyunun takdîrine sunduğunu görüp işitdiniz mi?
Ben de...
Öyle bir şey olsa duyardık.
Hadi BDP’nin bir Kürdler Dâvâsı var. Kısmen haklı gerekçeleri de var. En azından var idi ama bunlar, maalesef henüz tamâmen olmasa dahî, önemli ölçüde giderilmiş durumda. Kalanı içinse belirli bir prosedür sürüyor.
Dış politikaya gelince onların dış dünyâ diye bildikleri tek yer nasıl olsa Erbil ve Süleymâniye havâlîsi olduğu için fazla üzerinde durmaya değmez.
Daha ötesine akılları ermiyor; olabilir.
Daha ötesi “bi xeter!”...
Fakat CHP yâhut MHP meselâ dış politika konusunda ne söylüyor?
AK Parti’den farklı olarak dış ilişkilerimizi ne şekilde düzenleyecekler?
Meselâ Ankara-Washington, Ankara-Brüksel, Ankara-Moskova, Ankara-Atina etc. ilişkilerimizde, muhtemel bir CHP hükûmetinin veyâ bir CHP-MHP koalisyonun hangi farklı politikalarıyla karşılaşacağız?
Biz yurddaşlara hangi farklı ekonomi politikalarını vaat ediyorlar?
Bir duyanınız, bileniniz varsa haber versin ki bizler de âbâd olalım!
Öte yandan eğer farklı bir söyleminiz, projeleriniz, hiç değilse hayalleriniz bile yoksa biz o zaman ne diye sizlere oy verelim?
Bulunmaz Hind kumaşı olma durumunuz acabâ nereden ileri eliyor?
Ben AK Parti’ye oy verdim. Görünen o ki daha bir müddet böyle devâm edeceğim. Lâkin bu partiyle aramızda bir sözleşme filan yok!
Seçmen olarak sırtımda yumurta küfesi de yok!
Yarın öbürgün X Partisi, Y Partisi Z Partisi beni cezbedecek bir planla önüme gelirse ben neden oyumu o partiye vermeyeyim?
Ve de yıllardır ufukda öyle bir parti seçemiyorsam tercîhimi niye değiştireyim?
Gelelim kültür politikasına:
Ben AK Partinin de Türkiye için bu alanda çok daha ileri hizmetlerde bulunabileceğinden emînim.
Ama öbürlerinden ne hayır geleceğini müsaadenize sığınarak bir anekdotla îzâh edeyim:
Yıllar önce bir CHP’li kalburüstü ve sözü gerçekden geçen bir bakana, o sıralar yeni bağımsızlık kazanmış olan Türkî Cumhûriyetlerin Kiril Alfabesini bırakarak Latin kökenli bir alfabeye geçme niyetlerini, ama henüz kesin kararlarını veremediklerini anlatarak o ülkelere bizim Türk klavyeli daktilolarımızdan birkaç bin adet dağıtarak meseleyi pratik alanda çözebileceğimizi, üstelik bu şekilde Türk yayıncılığının da büyük ticârî avantaj sağlayabileceğini söylemişdim. Çünki bu sâyede kitab satışlarını da kimbilir kaç katına çıkarabileceklerdi.
Adam birkaç sâniye suratıma bakdı ve ne cevab verdi, biliyor musunuz?
- Biz Tûrancılık yapmıyoruz.
Kafa kafa... Al koy rafa!
Men çi gûyem, tamburem çi zenet?
Ondan sonra benim gibi enâyiler de oturup planlar kurarlar!
Kursunlar bakalım!
Ne demişler:
Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelen
işlerdir.