Önce "Gazi günü" olarak 1926 yılında kutlanıyor. 1938 yılında Atatürk'ün emri ile Gençlik ve Spor Bayramı adını alıyor. 12 Eylül Darbesi sonrasında, Devlet Başkanı Evrenin talimatıyla 1981 tarihinde Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı diye düzenleniyor.
Bayram, 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal'in Milli Mücadeleye katılmak ve yönetiminde yer almak üzere Samsun üzerinden Anadolu'ya çıkışına atfen kutlanmaya başlanıyor. Sivas Kongresi'ne katılmak üzere Kazım Karabekir tarafından Kongredeki iki delege istifa ettirilerek Mustafa Kemal alınıyor. Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal Atatürk yoğun bir çalışma temposuna giriyorlar. Mustafa Kemal de Erzurum mebusu olarak, İstanbul Meclis-i Mebusan'a seçiliyor.
Mustafa Kemal, artık İstanbul'dan iş çıkmayacağını ve kurucu bir meclisin kurulmasını teklif eder. Kazım Karabekir, bu fikrin iyi olmayacağını, çünkü hilafet merkezine karşı bir hareket olarak algılanacağını söyler ve bundan vazgeçilir. İstanbul'daki Meclis işlevini tamamen kaybedinceye kadar oraya katılmak gerektiğini ifade eder. Öyle de olur ve Mustafa Kemal de oraya mebus seçilir. İstanbul işgaliyle payitaht düşünce, önce Bursa ve daha sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisinin açılmasına karar verilir. Sivas Kongresi'nden seçilenler, İstanbul Osmanlı Mebusundan ve Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinden kişiler seçilerek Ankara'daki TBMM kurulur.
Mustafa Kemal, mecliste ayrıca mahrem bir grup oluşturarak onlardan Bakanlar Kurulu oluşturur. Hüseyin Avni buna itiraz eder. Bütün meclisteki mebusların iştirakiyle bunların seçilmesini talep eder. Başka vekiller de bu görüşü savunur. Atatürk, Meclis Başkanı görevini de yürütür. Arkasından Ordu'yu da tümüyle yönetmek üzere 3 aylığına Başkomutanlık görevini talep eder. Bunun sadece üç ay sürmesini ve yoksa diktatörlüğe gidilebileceğini ifade eder. Ancak bu statüsü her üç ayda bir yenilenir. Milli Mücadele yine de bu Meclis ve onun atadığı Başkomutan Mustafa Kemal tarafından sürdürülür.
Aslında ilk defa Gazi Günü adıyla Mustafa Kemal'in Milli Mücadele çabalarını anmak üzere ortaya çıkan bu bayram, daha sonra gençliğin bu konuda şuurlanması için adı değiştirilmiş. İlkokulda bizim kuşağı bu bayramda en fazla Atatürk'ün ülkeyi kurtarmak için Bandırma Vapuru ile olan münasebeti etkilerdi. Vapur, İngiliz düşmanlar içinde geçiyor. Denizin dalgaları ve düşman kuvvetler bunu yok etmek istiyorlar. Mustafa Kemal tek başına ve zor şartlarda yola çıkmıştır. Bandırma Vapuru da her an deniz dalgaları arasında yutup gidecek eski-püskü bir şey. Gerçekte ise Rauf Orbay'ın sağladığı ve Osmanlı ordusunun en sağlam vapurlarından birisidir.
Bütün milli bayramla öyledir. Bu bayramda da Atatürk yarı Tanrı bir varlık olarak kurgulanır. Bol imgelemeler ve üretilen sembollerle kurtarıcı varlık şeklinde imgelenir. Yok olan bir milleti adeta "yoktan var ediyor". Artık Atatürk burada adeta Grek Tanrısı Zeus'u andıran bir figüre dönüşür. Soğuk savaşın da etkisi ve bu toplumdaki tek adam ruhu ile beraber Mustafa Kemal Atatürk tamamen yeniden icat edilir. Gözler, mavi renkler, saçlar, heybet... Savaşçı, gülümsemeyen, hep ciddi duran, insana epeyce mesafeli gelen bir dünya üstü varlık!
Milli Bayramlarımızda bu Atatürk imgesi ile beraber bol bol matem, işgal ve kurtuluş duygularından geçerek ulusal katarsis yaşar. Halk yeniden savaş ve ordu ile bütünleşir. Ordu millet olduğunu hisseder. Özal dönemi ile beraber bu konsepte eğlence de eklendi. Liberal bir dünyaya geçtik ve soğuk savaştan biraz koptuk. Şimdi artık üç gün sürecek eğlencelerle (İstanbul'da İmamoğlu yapıyor) ve yine Atatürk kültünün yeniden üretilmesi ile devam ediyor. Elbette Atatürk'ü Koruma Kanunu sevgimize eşlik ediyor.