Bayramlarda bile ortak sevinçlerimiz olmuyor. Çünkü iki blok olarak derinlemesine kamplaştık. 16 Nisan 2017’deki referandumun sonucu ortada, neredeyse yüzde 50, 50 ayrıştık.
Yüzde 51,41 ‘Evet’ çıktı ama demokratik teamülleri bir kenara iten ‘Hayır’ bloğu hala kendini haklı görüyor.
Üzücü ama itiraf ve kabul etmeliyiz ki bu atmosferde bir uzlaşma zemini inşa edilmesi mümkün değil.
Neden uzlaşma kapıları kapalı, neden böylesine kutuplaştık, çünkü bloklar birbirinin hasmı oldu. Bilhassa ‘Hayır’ bloğunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı benzeri görülmemiş bir kin ve nefret birikimi var.
FETÖ elebaşı F. Gülen, benim tespitim 2009’dan itibaren Gülenistleri Erdoğan’a karşı düşmanlıkla yüklemeye başladı. İşin içine önce İran ajanlığını soktu, sonra 7 Şubat 2012 MİT krizi ile “vatana ihanet” bahsini açtı, 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk kılıflı saldırı ile dozu artırdı ve nihayet MİR TIRları ihaneti ile kin ve nefretini uluslararası alana taşımaya kalktı.
Evet, CHP/laik kesimde bir Erdoğan karşıtlığı vardı. Ancak dini söylem ile geniş kitlelere ulaşmış bir yapı milliyetçi/muhafazakâr bir iktidara karşı ilk defa böylesine dış destekli toplu bir saldırı başlatmıştı.
Bu saldırı, 15 Temmuz darbe girişimi ile vatanı parçalama, demokrasiyi katletme, iç savaşa zorlama raddesine kadar geldi.
FETÖ ile mücadelede bir uzlaşma zemini söz konusu olabilir mi?
CHP/laik kesim, FETÖ’nün Erdoğan düşmanlığını, iktidar arayışı için fırsat bildi. Doğan medyası, Sözcü/Cumhuriyet gazeteleri, 2012 MİT krizinden itibaren F. Gülen’in yanında yer aldı. Fuat Avni’nin provokasyon amaçlı tweetleri, sadece bu medyada manşetlere taşınmadı. CHP Grup Toplantılarında da gündeme getirildi. Erdoğan ve AK Parti’ye karşı CHP/laik blok, FETÖ ile tam bir ‘al pasını, ver pasını’ oynadı.
2014 yerel seçimleri Erdoğan’a yönelik saldırıda savaş alanı gibi görüldü. Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlıkları AK Parti’den alınırsa, 2014 Ağustos’undaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın adaylığının önü kesilecekti. FETÖ tabanın Pensilvanya’dan gelen talimatla AK Parti adaylarına karşı CHP’ye destek verdi.
Başaramadılar.
Başaramayınca, bu defa Erdoğan karşısında Cumhurbaşkanlığı seçiminde blok oluşturdular. Çırpındılar. Yine CHP/laik kesim FETÖ ile omuz omuzaydı.
Yenildikçe Erdoğan’a olan kin ve nefretleri arttı. Düşmanlıkta bilendiler. Öyle ki, artık “Erdoğan gitsin, isterse Türkiye batsın” noktasına geldiler.
Bu halet-i ruhiyeden de en fazla, Türkiye’nin yönetiminde Erdoğan’ı ve AK Parti’yi görmek istemeyen Batılı yöneticiler istifade etti. Erdoğan karşıtı cepheyi desteklediler, onlara arka çıktılar. Öyle ki geçenlerde Almanya Başbakanı Merkel, “Türkiye’de ‘Hayır’ bloğunun bizden beklentileri var” demekten çekinmedi.
15 Temmuz darbe girişimi, bu iç/dış kirli ittifakı açığa çıkardı.
FETÖ elebaşı 15 Temmuz için “senaryo/tiyatro” deyince ABD askerî kanadı da, Avrupa da, CHP de aynı teraneye sarıldılar.
Sadece söylem olarak değil eylem olarak da Türkiye’nin yönetimini baskı altına aldılar/alıyorlar.
ABD, Suriye’de karşımızda, PKK saflarında bizimle adeta savaş halinde. Başta Almanya,Avrupa birliği üyeleri, PKK’ya ve FETÖ teröristlerine/kaçaklarına gözümüzün içine baka baka kol kanat geriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve AK Parti hükümetine “düşman” muamelesi yapan bir CHP ve ‘Hayır’ bloğu ile nasıl uzlaşma sağlanacak?
Neden bir zamanlar ciddiye alınan insanlar, ABD’nin, Almanya’nın ve onlarla birlikte hareket eden FETÖ’nün işbirliğini bir defa olsun görmüyorlar? Neden insafsızlık ediyorlar?
***
Okuyucularımızın, milletimizin, İslam âleminin bayramını tebrik ediyorum.