İzmir Yunan’da kalsa mutlu olacaklarmış, öyle anlaşılıyor.
Yüzyıllık ağır kompleks galiba, memleketini her haliyle sevememenin, benimseyememenin sebebi.
Evvelinde “Cumhuriyet Türkiyesi”, “Cumhuriyet kadını”, “Cumhuriyet aydını”, “Cumhuriyet nesli” diyerek yücelttikleri her şey, aslında Türkiye’yi Batılı-modern ülkelerle aynı kültürel yozlaşma ve dini gevşeklik seviyesine getirme çabasının adıydı.
Bunun için her şey düşünülmüş, sistem bu şartlara göre dizayn edilmişti.
En olmadı, darbe mekaniği devreye sokulmuştu.
Siyasetçilerin iktidarda ama muktedir olmadığı dönemlerde çok da sorun yaşanmıyordu. Dedim ya, baktılar olmadı, darbe yapıyorlardı.
Ama Tayip Erdoğan’la beraber işler değişmeye başladı. Onun şapkasını alıp gitmeye de, dayatmalara boyun eğmeye de niyeti yoktu.
Perdeleri bir bir kaldırdı ve ortaya Atatürkçü diye, milliyetçi diye dolaşanların çoğunluğunun “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin” diyenlerin sülbünden olduğu anlaşıldı.
Bu Atatürk tüccarlarının memleket diye bir derdi yoktu. Kalemlerinin ederi, Yunan adalarına nazır birer villa kadardı.
***Türkiye’deki en temel fay hattı halihazırda bu işte. Atatürk’ü paravan yapan Batıcılık ile millilik…
Erdoğan siyasetinin İslamcı olarak etiketlenmesi, Türkiye’nin menfaatleri hilafına her durumda dahi Batılı değerlerin temsilcisi saydıkları ülke ve kişilerle birlikte hareket etmelerinin sebebi bu.
Suriye’de Esed’i savunabilmenin, TR’nin operasyon bölgelerinde Suriye halkının Türk lirası kullanmasından rahatsız olmanın, Doğu Akdeniz’de bayrak göstermemizden, Libya ile varılan mutabakat sonucu imza edilen muhtıralardan ve Libya’da asker bulundurmamızdan duyulan rahatsızlığın başka bir sebebi olabilir mi?
***İzmir ne yazık ki bu zihniyetin sembol şehri oldu hep. Çeşmelerden su akmazken, sokaklara kanalizasyon patlarken bile CHP’den memnun ve mesut yaşayabilen -ha bir de simite gevrek, çekirdeğe çiğdem diyen- insanların “kalesi” İzmir.
15 Temmuz gecesi sela okunduğu için cami basan ve imam dövenlerin, cami minarelerinden Çav Bella provokasyonu yapanların bu ülkeye dair ne tür bir hassasiyeti olabilir ki?
Milli bayramları komünist marşlarıyla idrak eden ve ha bire hoplayarak-zıplayarak dans eden belediye başkanının İzmir’e ayrı bayrak asmak ve İzmir için para basmak düşüncesi bir yanlış anlamadan çok zihin haritasının dışa vurumu.
Bir akademisyene çalışma yaptırılmış, 1800’lerden bile öncesinden itibaren aslında İzmir’in ayrı bayrağı olmuşmuş. Bu bayrak yeşil beyaz çizgiliymiş. Dünyada çok az kentte bayrak varmış ve İzmir de o kentlerden biriymiş…
Zıp zıp belediye başkanının aklında bir de İzmir parası çıkartmak varmış, İz Coin…
***CHP’nin belediye başkanları, maşallah, her gün memleket için böyle dahiyane fikirler irad ediyor… İstanbul’daki “Merkezi hükümet-yerel hükümet” deyip duruyordu. İzmirli olan işi daha ileri götürdü… Bayrak dikmekten, para basmaktan bahsetti…
***İki hatırlatma yapacağım; ilki Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi rencide eden tutumu karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz de referandum yapar halkımıza sorarız, AB’ye girmek istiyor musunuz?” sözleri üzerine CHP İzmir Milletvekili Ali Yiğit’in "Cumhurbaşkanı, Başbakan kafa tutuyor, Dışişleri kafa tutuyor. 'Avrupa Birliği'ni istemiyoruz' diyorlar. Biz Avrupalı olmaya hazırız. Hele İzmirliler bu işe çok hazırlar. Biz diyoruz ki 'Gerekirse İzmir ayrılsın' yani biz istemeyiz, bu şartlarda bunlarla yaşamayı" ifadeleri…
İzmir’i referandumla Yunanistan’a bağlamak suretiyle AB’ye girmenin hesabını yapıyor ve bu adam TBMM’de vekil… Hatay’ı Esed’e verelim diyenler de var bunların içinde…
Hatırlatmak istediğim ikinci husus, Cumhurbaşkanlığı referandumu sürecinde CHP’nin propaganda malzemesi yaptığı bir yalan:
O vakitler CHP, AK Parti’nin amacının Türkiye’yi eyaletlere bölmek olduğunu, bu yüzden de rejimi değiştirmek istediğini söylüyordu. ‘Hayır’ kampanyasının nabza göre en güçlü argümanıydı bu.
“Bayrak”, “İz Coin”, “Merkezi hükümet”, Kandil’den gelen teşekkür mesajları falan…
Bakalım daha neler işiteceğiz…