Önce "Kürtler." dün de "Alevi." şeklinde başlık açarak birer video paylaştı Kılıçdaroğlu.
Videoların içeriklerine geleceğim ama ondan önce yaptığı etiketlemelerin ayrıştırıcı ve çok tehlikeli olduğunu vurgulamak isterim.
Bunu elbette bilerek, isteyerek, kasten yapıyor Kemal Kılıçdaroğlu.
Türkiye'de toplumun yakın döneme kadar Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-dindar ayrışması üzerinden düşmanlaştırıldığını, darbeye giden yolların bu fay hatlarıyla açıldığını, çok canlar yakıldığını bilmiyor mu yuvarlak masanın ortak adayı?
Biliyor.
Üstelik bu karşıtlıkların AK Parti politikaları sayesinde yumuşadığını, karşıtlık değil kardeşlik hukuku oluştuğunu, bin yıllık beraberliğin binlerce yıl daha devamı için gönüllerin birleştiğini de biliyor.
Ama bu hakikati yok sayarak kendine yol açmaya çalışıyor.
Ayıptır bu.
Tehlikelidir.
Bay Kemal cumhurbaşkanı olmak istiyor diye toplumun kabuk bağlamış yaralarını kaşımak ancak o yaraları bilerek açan, kanatan, on yıllar boyunca on binlerce insanın canını yakan başkentler için faydalıdır.
Hemen güneyimizde etnik mezhebi ayrışmalar nedeniyle geri dönüşsüz kopuşlar yaşanırken Türkiye toplumunda suni olarak yaratılan fay hatlarından medet ummaktan kötücül bir acizlik olamaz.
"Kürtler" diye ayrı bir kategori açarak "Türkler" karşıtlığını mı uyandırmak istiyor Kılıçdaroğlu?
Alevi vurgusuyla Sünni karşıtlığını mı aktive ediyor?
Videolarda da bir dolu yalan ve iftirayla aynı kötülüğü sürdürüyor.
Bir kere, kendisine mezhebini hatırlatanlar Kemal Kılıçdaroğlu'nun rakipleri değildi. Yandaşlarıydı. Yoldaşlarıydı. "Kazanamaz bu" diyen ortaklarıydı.
İP'li Halil Oral'dı.
TİP'li Ahmet Şık'tı.
HDP- Yeşil sol çevrelerde, İyi Parti mahallerinde devam ediyor aynı mezhepçi vurgu.
Kılıçdaroğlu'na inanmıyor, seçim kazanacağına güvenmiyorlar ve kaybetme gerekçesi olarak da yazık ki mezhebi yorum getiriyorlar.
Ayıptır, günahtır.
Kılıçdaroğlu da bu çevreleri ikna etmek için ya da bambaşka bir sebepten dolayı mezhebini açıklamayı çok istiyorsa buyursun açıklasın ama sanki yenemediği rakibinden bir salvo gelmiş gibi yapmak en başta "Alevi ahlakına" uymaz.
Hiçbir dini öğretiye, ahlaka uymaz.
İtiraz ettiğim hatta kınadığım diğer nokta ise "Kürtler son zamanlarda çok düşmanlaştırılıyor" sözleri.
Bundan büyük yalan olamaz.
Kürtler hiç olmadığı kadar özgür bu ülkede.
O kadar özgür ki PKK terör örgütüne HDP kapısında meydan okuyor.
Bireysel haklar, kültürel haklar konusunda -üstelik CHP'nin tüm taş koymalarına rağmen- AK Parti'nin devrim niteliğindeki politikaları büyük açılım sağladı.
Hakları gasp edilmiş diğer toplumsal kesimler gibi onların da haklarını teslim etti. Kürtçe konuşmak yazmak, yayın yapmak, akademik çalışma yapmak, Kürtçe propaganda yapmak... serbest bu ülkede.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın doğal bir sonucudur bu.
Bunu da en iyi Kürtler biliyor.
Bilakis PKK ile Kürtleri bir tutmak en büyük hakarettir Kürtlere.
PKK'ya karşı verilen haklı mücadeleyi Kürtlere yaymaya çalışmak, Kürtleri zan altında bırakmaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu HDP'den yahut aracıya gerek yok deyip doğrudan TR 705'ten brifing alarak yapıyorsa bunları, yanlış yapıyor.
Yazıyı bağlamadan şunu da sorayım.
Daha dün akşam Batılı büyükelçilerle buluşan Kemal Kılıçdaroğlu, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal'ın "bu seçim küffara karşı bir seçim" uyarısına alınıyor da PKK'nın "Erdoğan bizi bitirecek, o yüzden Kılıçdaroğlu'nu destekliyoruz" övgüsüne niye alınmıyor?
Hiç oralı bile olmuyor.
Kılıçdaroğlu PKK'den gelen desteği de FETÖ'den gelen desteği de öpüp başına koyuyor!
İşte tam da bu yüzden 14 Mayıs seçimleri "küffar" ile "Türkiye" arasında.