CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başarısız ABD gezisi gündemdeki yerini koruyor.
Nasıl korumasın?
Siz Türkiye muhalefetinin lideri olacak, altı ayrı partiyi aynı yuvarlak masanın etrafına, birini de altına oturtmayı başaracaksınız...
On ayı aşkın süre boyunca onlarca yemekli toplantı düzenleyip kamuoyuna somut hiçbir şey sunmasanız bile "yakında iktidarız" yanılsamasıyla yol alacaksınız...
Ama seçimlere yedi ay kala okyanus ötesine yaptığınız şüpheli ziyarette tek bir senatörle bile görüşemeyeceksiniz.
Talep ettiğiniz randevular geri çevrilecek, yetkili kimseyle görüşemeden gerisin geri döneceksiniz.
Üstelik "Erdoğan'ı indirmek için bu defa Türkiye muhalefetini destekleyeceğiz" diyen ABD Başkan'ına rağmen eliniz bomboş kalacak.
Yanınızda götürdüğünüz gazeteciler dışında seyahatten olumlu bahseden yok. Paylaşılan görüntülerde küçük salonlardaki az sayıdaki öğrenciden, laboratuvardaki birkaç bilim insanından, Boston caddelerinde heyetiyle yürürken çekilmiş havai fotoğraflardan ve kapalı kapılardan ardında yapılan birkaç görüşmeden başka çıktı yok.
Akıllarda ve arşivlerde kala kala Kılıçdaroğlu'nun gazetecileri atlatarak Boston'dan Washington DC'ye yaptığı 8 saatlik gizli yolculuk kaldı. Üstelik bu zahmetli yolculuğun uçak biletlerini yakarak tercihen kara yolundan yapıldığı ve New York'a şöyle bir uğrayıp Pennsylvania üzerinden tamamlandığı bilgisi dışında bir şey yok.
Bay Kemal'in bu şüpheli durumlara dair yaptığı açıklama ise şüpheleri daha da besleyecek türden. Küçük bir çocuğun "ben zaten yaramazlık yapmadım ki" açıklaması kadar yakayı ele veriyor ama çocuk saflığıyla uzak yakından ilgisi yok.
CHP liderinin ABD seyahati kayıp 8 saatten ve benzincide yenen hamburgerden ibaret.
Bir de ortağı İyi Parti'den gelen "biz ABD'ye hamburger yemeye gitmedik" aşağılaması var.
Hamburger kelimesi Kılıçdaroğlu'nun ismine yapıştı artık.
CHP'nin güya AK Parti'yi sıkıştırmak için durduk yerde ortaya attığı "başörtüsü yasası" gibi ABD seyahati de tam bir fiyaskoyla sonuçlanmış durumda.
Üstelik izahat gerektiren yeni sorular da var.
Mesela Cumhurbaşkanlığı için adaylığını ürkekçe de olsa açıklayan CHP lideri ABD'de neden kabul görmedi?
Madem iktidara yürüyen bir koalisyon hükümetinin başı durumunda Kılıçdaroğlu. O halde neden giderken sarf ettiği "iktidara geldiğimizde Türkiye-ABD ilişkilerini düzelteceğiz" iddiasını doğrulayacak tek bir görüşme dahi yapamadı?
Hani CHP'nin 2013'ten bu yana faal bir Washington temsilciliği vardı?
15 Temmuz FETÖ darbe-işgal girişiminden bir gün önce Pentagon'da görülen CHP temsilcisi neden Türkiye'de iktidara yürüyen (?) lideri için ciddiye alınabilecek tek görüşme dahi ayarlayamadı?
Üstelik de CHP ABD'de lobi faaliyeti yapabilmek için kocaman bir bütçe kullanıyorken?
Aldığı maaş tartışma yaratan CHP Washington Temsilcisi Yurter Özcan temsilciliğin aylık bütçesinin 18 bin dolar (334 bin 859 TL), kendi maaşının ise 6 bin dolar (111 bin 621 TL) olduğunu açıklamıştı. Tabii bu rakamlar 2018 yılına ait. 2022 yılına kadar mutlaka güncellemeler de yapılmıştır.
ABD siyasetindeki parayı ve bunun seçimler ve kamu politikası üzerindeki etkisini takip eden opensecrets.org adresli araştırma grubu verilerine göre Cumhuriyet Halk Partisi ABD'de lobi yapabilmek için ciddi paralar harcıyor.
Üstelik hem CHP hem de CHP ABD temsilciliği olarak ayrı ayrı para ödenmiş.
CHP'nin sadece 2020 yılında ABD'de CHP propagandası yapmak için 284,800 dolar (5.283.166,80 TL) harcadığını söyleyeyim de gerisini varın siz hesap edin.
Üstelik CHP temsilcisinin Washington'a gelen liderine refakat etmediği ve Kılıçdaroğlu'nun heyetinde yer almadığı da net.
Bütün bunların bir anlamı olmalı?