Ramazan’da bütün güneydoğu gibi Batman caddeleri de gündüz sakin, gece alabildiğince canlı. Hemen bütün ünlü markaları bulabileceğiniz Gülistan Caddesi’nde mağazalar açık. Çocuklar her yerde. Kimi bisikletli, kimi yalın ayak... Kimi elinde futbol topuyla takım kuruyor.
Birkaç dakika mesafede, tek katlı, toprak damlı bir ev... Diğerlerinden farklı görünmüyor. Top oynayan çocukların kaldırdığı tozun içinden dış kapıya ulaşınca beklenmedik bir ferahlık karşılıyor önce. Ardından üç gülümseyen yüz “Hoşgeldiniz” diyor. Adı Emel, abla olanın. Diğer iki kız kardeşini hemen orada tanıştırdı; iki erkek kardeşi ise içeride bekliyordu.
“Ağabeyim yok” dedi, “Tıp Fakültesi’nde okuyor. Bu sene bitirecek. Bayramda bekliyoruz.”
Ev aslında boş sayılırdı. Ama öyle derli topluydu, perdeler, el işleri ve aksesuarlarla öyle düzenlenmişti ki, içeri girdikten neden sonra fark ediliyordu.
Babasını 10 yıl önce kaybetmişti Emel; annesini de 5 yıl önce... Hem anne, hem babasıydı 4 kardeşinin. İş bölümü yaptılar; ağabeyi doktor olacaktı, Emel de hem ona destek verecek, hem de kardeşlerini okutacaktı. Kendisinden birkaç yaş küçük kız kardeşine de okulu bırakıp markette çalışmak düştü.
Bugün ağabey doktor oldu, iki erkek kardeşi liseyi bitirdi, en küçük kız ise 6. sınıfa geçti. Emel, 10 yılda Batman’ın küçük bir mahallesinde, küçük bir evde kendisi ve kardeşleri için büyük bir öykünün kahramanı oldu. Daha 23 yaşında. Müthiş öyküye başladığında ise sadece 13 yaşındaydı.
Bu ‘küçük dev yürek’le Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in ziyareti sırasında tanıştım. Kendileri istemeden, devlet arayıp bulmuş onları. En büyük desteği sosyal yardımlar olmuş; bu arada nişanlanmış sevdiğiyle de.
Vali Ahmet Turhan, “Nişanlısını da tanıyoruz, Emel’e yaraşır bir genç” diye söze girdi. Geçen haftaki valiler kararnamesiyle Balıkesir’e atanmıştı ama ‘düğün hediyesi’ olarak nişanlısına iş bulduğunu açıkladı, ardından da “Gitmeden düğününü de yapalım” dedi. Ancak Emel’in, düğüne valinin gelmesinden daha çok önemsediği bir şey vardı; “Ağabeyim okulu bitirip gelmeden evlenmem” karşılığını verdi.
Vali Turhan, gülümseyerek “Sen kardeşlerini bırakmamak için evlenmekten de vazgeçersin şimdi” esprisini yaptı ve Bakan Şahin’e dönüp, “Emel evlenince ailenin yükü markette çalışan kızımıza kalacak. Onun için uygun bir iş var, uygun görürseniz başlatabiliriz” dedi.
Genç kızın dürüstçe “Ama ben lise mezunu değilim” demesi müjdeyi engellemedi; Bakan Şahin “Başlatın” talimatını verdi. On yıl önce 13 yaşında bir genç kızın aldığı ağır yük, ‘sosyal devlet’in omuz vermesiyle hafifledi.
Tanık olduğum bu sahne, “Hele öp elimi bakayım; devlet size ne de güzel bakıyor değil mi” diye kasılan yönetici neslinin bittiğini gösteriyordu; halkı devletten dilenmeye mahkum eden sistemin de...
Buna sadece terör örgütü yeltenmiş. “Aslında AB bize para gönderiyor. Ama devlet yarısını kesip veriyor” propagandası başlatmış. Ama halk sessizce buna inanmak yerine devlete hesabını sormuş, sosyal hizmet uzmanları da ‘sosyal devlet’i anlatmış.
Batman aslında bölge ortalamasına göre zengin bir kent. Her yerde lüks siteler yükseliyor; ünlü markaların tabelaları caddeleri aydınlatıyor. Petrolden gelen zenginliğe son teşvik paketiyle tekstil de eklenmiş. Vali Turhan, “Organize Sanayi Sitesi doldu, 60 şirket yatırım için sıra bekliyor. Tekstilde üretim maliyeti Çin’in altına düştü. Böyle giderse Batman on yılda Küçük Gaziantep olur” diye özetledi durumu. Bir işadamı da BDP’li belediyeden şikayet etti: “Belediye engel olmasa Batman uçardı.”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, hızla büyüyen, gelişen kentte ‘görünmeyen hayatlar’ın peşinden koşuyor, buluyor, ellerinden tutuyor. Bu sayede sosyal yardım giden ev sayısı 987 bine ulaştı. Bakan Şahin’in sloganı da hem görev alanının sınırlarını çiziyor, hem de devletin yeni yaklaşımını özetliyor: “Yetimin annesi, yaşlının evladıyım.”