Cumartesi günü Batman’daydım. Batman Müftülüğü, İlim Yayma Cemiyeti ve Selahaddini Eyyubi Derneği’nin daveti ile Kutlu Doğum çerçevesinde “Allah’a bağlı bir hayat” üzerine konuşmak için davet edilmiştim.
Konferans dışında temaslarım oldu. Bir medrese ziyareti ve eğitim gören öğrencilerle sohbet, Selahaddini Eyyubi Derneğinde gençlerle sohbet yanında, özellikle Batman’daki muhafazakar sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile bölgeye ilişkin gelişmelerin değerlendirildiği buluşmanın, benim için son derece faydalı olduğunu belirtmeliyim.
Hemen ifade edeyim ki, bölgede medreseler konusunu, bölgenin geleceğinde ifa edecekleri pozitif misyon açısından ciddi biçimde ele almak gerekiyor.
İkinci olarak, bölgede açılan İHL’lerdeki öğretmen sorununu masaya yatırmak gerekiyor. Son dönemde bölgede pek çok İHL açıldı. Geçtiğimiz ay Mardin’de Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği ve benim de bir konuşmayla yer aldığım seminere 250 civarında İHL okul müdürü katıldı. Batman’da bana anlatılanlar, İHL’lerde örgüt sempatizanı kimi öğretmenlerin çocukların dünyasını zehirledikleri yönünde. Örgütün kimi mele’lere ulaşan zehrinin İHL’li çocuklara da bulaşması halinde tedavisi çok zor yaralar açacağı kaygısına tanık oldum. Öğretmen konusu zaten bir derin yara idi, İHL’de bu yara çok daha derine iner. Bu sebeple ısrarla öğretmen, din görevlileri ve sağlıkçılar için rotasyon uygulanması talebi dile getiriliyor.
Batman’da tabii siyaseti de konuştuk. Batman örgütün eylem çağrılarının yeterli karşılık bulmadığı bir ilimiz. Hatta Batman, Siirt ve Şanlıurfa için “Hain iller” damgası vuruyormuş örgüt. “Peki bu hendek - barikat eylemlerinden dolayı HDP itibar kaybına uğradı mı?” Bunu sordum muhafazakar kanaat önderlerine. “İtibar kaybı oldu, dediler ama bu mesela Batman belediye başkanlığını değiştirecek kadar değil. Yani yarın bir seçim olsa HDP yüzde 10-15 oy kaybına uğrar ama seçimi yine alır.”
Peki neden?
Cevap, Doğu - Güneydoğu’da hemen her yerde duyacağınız türden:
- Ak Parti’nin sağlıklı aday gösterememesi.
Bu konu açıldığında herkes bir “Salih Gök efsanesi”nden bahsetti. “Bize bir Salih Gök lazım” dendi.
Ben de sordum:
- Kim bu Salih Gök?
İşte bazı bilgiler:
22 yıl Almanya’da işçi olarak çalıştıktan sonra, 27 Mart 1994’te Refah Partisinden Başkan seçilmiş ve toplam 3 yıl 8 ay 17 gün görev yapabilmiş. Bu süre onun efsane haline gelmesine yetmiş.
Gelir gelmez Belediyenin alnacına pirinç harflerle “Rüşvet alan da veren de mel’undur” ifadesini yazdırmış.
Taviz vermez, aracı kabul etmez bir adam olarak tanınıyor. Batman’ın bugünkü hali, yani köyden şehire dönüşmesi onun eseri, deniyor.
Şehircilik anlamında pek çok hizmeti anlatılıyor. Vazife başında iken kalp krizi geçirerek hayata veda ediyor ve cenazesine siyasi görüş farkı gözetmeksizin onbinlerce insan katılıyor.
Hizmet portföyünü anlatmaya sütunum yetmez.
Ancak dilden dile dolaşan jestleri var. Mesela şehrin içine inek girmesini yasaklamış Salih Gök. Komşular eşine şikayet etmişler, “ineklerimize izin versin” diye. Başkan “Hanım demiş, hiç araya girme. Olmaz o dediğin.”
Hatırlı bir aile apartmana kaçak bir dördüncü kat yapmış. “Yıkın onu, demiş. Yıkmazsanız ben yıkarım.” Yıkardın yıkamazdın, derken yeminleşmişler. “Vallahi yıkarım, vallahi yıktırmayız.” Böyle devam ederken başkan bir gün kalp krizi geçirip aniden vefat etmiş.
Bakın şimdi olana:
O hatırlı aile, almış eline kazmayı, “Başkanın yemini yerde kalmasın, ahirette yeminin hesabını vermesin” diyerek kaçak katın bazı duvarlarını yıkmış.
Yani ayaklarına bastığı insanların bile saygısını kazanmış bir başkan Salih Gök. Bütün şehrin fosseptik çukurlarını temizlemeden kendi mahallesinin fosseptik çukurunu temizlemediği anlatılıyor halk arasında. Belediye’de Hazreti Ömer’e benzer bir “devlet malı hassasiyeti” uyguladığı dolaşıyor dilden dile.
Ak Parti’nin belediye başkan adayları işte böyle bir Salih Gök’le kıyaslanıyor.
Hani diyorsunuz, böyle bir insanı kim istemez.
Bu insanlar, Doğu’ya da lazım Batı’ya da...
Sayın Başbakan’a Salih Gök olayını bir incelemesini tavsiye ederek bitireyim yazıyı.
Tam ona göre bir başkan.