Sanatın menşei hakkında Doğu'daki anlatılarla, Batı'daki ilk anlatılar birbirinden hiç de uzak değil aslında. Molla Cami'nin Baharistan adlı eserinde şöyle bir paragraf var mesela: "Şeyh Ebu'l-Hasan Harakanî bir gün müridlerine sordu: 'Kâinatta en iyi şey nedir?' Cevap verdiler: 'Ey şeyh, bunu siz buyurunuz.' Şeyh dedi ki: 'Öyle bir gönüldür ki içinde daima sevgilinin hatırası yaşıya...'' Sonra müridler, musıkinin ve şiirin, asli Sevgili'yi hatırlatması gerektiğinde karar kıldılar, sanata gönüldeki hatıra dediler, Sevgiliyi zikr, gönüllerinin neşesi, sanatı, mesleği oldu...
Batı'daki örnekse, Plinius'tan, Doğa Tarihi adlı kitabından; ''plastik sanatları ilk kez Sikyonlu bir çömlekçi olan Butades, Korinthos'da icat etti'' diyor. O bunu, genç bir denizciye âşık olan kızı yüzünden yapmıştı. Kızının âşık olduğu adam uzaklara giderken, kızı, nişanlısının lambadan duvara vuran yüzünün gölgesini, hemencecik konturlarla belirleyip duvara resmetmişti. Babası da bu resmi kil üzerine basmış, çömlek fırınında pişirmiş ve böylece yeryüzünün ilk rölyefini, kızını teselli etmek için icad etmişti... Sanat, hasretti, hasretin tesellisi olmak için inmişti yeryüzüne...
Her iki anlatıda da sanatın doğduğu yer, gönüldür ve hasretli bir yönelişle yakından alakası vardır... Sanat, kozası göklerde bir arı gibi insanlık var oldukça çalışkanlıkla üretecektir.
Batman İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesindeki Edebiyat Akademisi'nin davetlisi olarak, Batman'daydım geçtiğimiz hafta... Eğitimci Yazar Naman Bakaç'ı hazırladığı edebiyat ve fikir makalelerinden, soruşturmalardan tanıyorduk. Ama Batman'a gidince orada bizi bir gençlik deniziyle karşılaşacağını doğrusunu isterseniz ben de bilmiyordum. İlk uğrağımız Süveybe Ana yüksek tahsil kız öğrenci yurduydu. Üniversiteli kızlarımız geceyi aydınlatan yıldızlar gibi, ışıklı gözleriyle, ellerinde kitaplar, dillerinde sorular, zihinlerinde büyük umutlarla konuştular. Güzel bir sohbetti. Gençlik ve Spor İl Müdürü Mehmet Şafi Özperk, idealist ve çok çalışkan bir yönetici, gençlik projelerinin oluşturduğu sinerjinin verimli sonuçlarından söz etti...
İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Kurtaran beyefendi sanata gönül vermiş bir eğitimci, Sosyal Bilimler Lisesi'nin ''Z Kütüphanesi''ni birlikte gezerken onun heyecanını görmenizi isterdim. TÜBİTAK'tan, Türk Tarih Kurumu'ndan aldıkları kitapları, sözlükleri, dünya atlaslarını tek tek gösterdi. Her birisi de bin bir emekle gelmişti Batman'a. Öğretmenlerle ve talebelerle çıkarttıkları edebiyat dergileri var. Bir şeye inanıyorsanız, işinizi aşkla yapıyorsanız, oraya baharı getiriyorsunuz.
Ziyaret ettiğimiz liselerin müdürleri, idealist birkaç öğretmen, il çapında sanata gönül vermiş bir arkadaşlık, yoldaşlık ekibi ile Batman'ı, bir kültür-sanat muhiti haline getirmişler. Fen Lisesi ve Fatih Anadolu Lisesi öğrencileriyle de beyin fırtınasını andıran bir beraberliğimiz oldu. Zihnimdeki fen ve matematik bölümündeki öğrencilerin okumaya pek fırsatı kalmıyor şeklindeki önyargı yıkıldı. Müthiş sorularla zaman su gibi akıp geçti. Güzel Sanatlar Lisesi'nde ise yeniden lise günlerime dönsem, keşke bu okulun öğrencisi olsam diye geçti içimden... Bir yanda piyano ve flüt çalışan gençler, bir yanda resim ve heykel çalışan öğrenciler... Naman Bey'in moderatörlüğünde, güzel bir buluşma daha gerçekleşti...
Dönüşte beni Malabadi Köprüsü'ne götürdü dostlarım. Orada belki iki çay içecek kadar, kısacık durabildik. Ama o ihtişamlı köprünün manası, kalbime doldu diyebilirim. Dağ dağa, yol yola, nehirler denize, denizler okyanuslara birleşebiliyor da insan insana nasıl yakınlaşacak, nasıl birleşecek, buluşacak gönüller? Kalbimdeki Doğu-Batı divanına iki nefis köprü, iki şaheser, iki mimarlık harikası olarak, aslında ikiz kardeşler olarak girdiler: Mostar Köprü ile Malabadi Köprüsü. Biri Batı'da diğeri Doğu'da, insanı insana, kıyıyı kıyıya buluşturdular. Onları inşa eden mimarlardan, taşlarını taşıyan amelelerden, sıvalarını çeken ustalardan Allah razı olsun. Kısa süreli bu selamlaşmadan sonra yolum yeniden İstanbul'a çevrildi.
Batman'daki sanat muhitini selamlıyorum. Gençlere emek veren, değer veren, ümit veren tüm eğitim camiamızı saygıyla selamlıyorum... Dönerken yazar arkadaşımız Mevlana İdris'in ciddi bir rahatsızlık atlattığını işittim. Bendenizden evvel Batman'daki yazar buluşmasına Mevlana Bey gitmişti... Onu öyle çok sevmişler ki, hep kulaklarını çınlatmıştık Batman'da, dönüşte Maraş'ta rahatsızlanmış, ama şimdilerde iyileşme yolundaymış, şifa dualarımız kendisiyle efendim...