Bildiğiniz gibi, "Batı Medeniyeti" dedikleri dünya düzenini, uzun bir süreden beri yazılarımda "Bedeviyet" olarak nitelendirmeyi tercih ediyordum. Son olimpiyat gösterilerinden sonra bu tercihimde "Bedevîlere" haksızlık ettiğimi gördüm. Bedevîler, müşrik olanları dahil, tarihin hiçbir döneminde, ahlakî açıdan bugünkü kadar sukut etmediler çünkü. Bölgemizde, İslam öncesinde ve sonrasında "bedevîlikleri" ile temayüz eden Arapların, Kürtlerin ve Türklerin o dönemlere tekabül eden tarihlerinden biliyoruz. Bugün bile birçok topluluk, onların erdemli duruşlarının, mazlumun yanında yer almalarının, cömertliklerinin, cesaretlerinin ve daha birçok erdemlerinin yanına bile yaklaşamaz. Hatta bu milletlerin kendilerinin bile, bugünkü batı peyki olmaları itibariyle bedevîyet dönemlerinin gerisine düştüklerini söyleyebiliriz. Bunun nedeni de kuşkusuz batıyı örnek almaları, onun düzeyine ulaşma çabası içine girmeleridir. Oysa İnsanlık, hayatın doğal akışı içinde ortaya çıkan hiçbir aşamada, bugün, batının şahsında somutlaşan durum kadar alçalmamıştı. Ne bedevîyet döneminde, ne de hadarîyet döneminde. Toplumların bedevîlik dönemlerinin tek olumsuzlukları, kaba, pervasız, haşin ve üzerinde ittifak edilen bir yasanın olmayışından kaynaklanan ölçüsüz serazat oluşlarıydı. İslam'la tanıştıktan sonra, bu aykırılıklarını da büyük ölçüde törpülemişlerdi. Şimdiki süreçte, batının cazibesine ram olmuş olmaları ise en hafifinden hüzün verici. Batının öncülük ettiği bu döneme, insanlığın bütün dillerinin kelime hazinelerinden tam bir karşılık bulmak mümkün görünmüyor. Rezalet desen yetmiyor, alçaklık desen, ifade etmiyor, sefalet desen, yanına bile yaklaşmıyor, barbarlık desen tatmin etmiyor, vahşet desen, masum kalıyor. Belki de insanlığın batı tarafından batışa sürüklenişi demek gerekiyor.
Malum, Paris olimpiyatlarının açılış törenlerinde cinsel sapkınlığı meşrulaştırmaya, normalleştirmeye yönelik gösterilere yer verildi. Bunun yanında, Allah'ın peygamberi İsa (a.s) ve havarileri, bu sapkın görsellerle istiskal edildi. Başta Olimpiyatların düzenleyicisi ve bu törenlerin gerisindeki aklın sahibi Fransa devlet başkanı Macron olmak üzere bütün batılı liderler bu aşağılık manzarayı alkışladılar, bununla övündüler. Kur'an'ın Lut kavmine yönelik tasviriyle "sarhoşlukları onları kör ettiği için saçmaladılar".
Cinsel sapıklık, her dönemde rastlanan bir hastalıktır. Kur'an'dan ve tarihten öğrendiğimiz kadarıyla ilk defa Lut kavmi, bu fiili, normal ve meşru bir şeymiş gibi açıktan işlemişti. Hikayeyi uzun uzun anlatmayacağım. Ancak hikayenin sonundaki uyarı, bugün batının öncülük ettiği, sapkınlığı meşrulaştırma sürecinin akıbeti açısından ders niteliğindedir. Kur'an, sapkınlıklarından ve onu alenen işlemekten, peygamberleri Lut'un bütün uyarılarına rağmen, vazgeçmeyen kavmin, yerin dibine batırıldığını, Lut ve onunla birlikte temiz kalan bir avuç müminden ise, o toplumu terk etmelerinin ve giderken arkalarına dönüp bakmamalarının istendiğini anlatıyor.
Batı, insanlığa öncülük (!) etme konumuna geldiği günden beri, büyük cinayetlere, zulümlere, vahşetlere imza attı. Yeryüzünü şirke, bağnazlığa boğdu. Çıkardığı büyük savaşlarla milyonlarca insanı öldürdü. Yeryüzünü bir baştan bir başa talan etti. Bu vahşetin benzerleri, üç aşağı beş yukarı her dönemde, bugünkü yaygınlıkta olmasa da, yaşanmıştır. Ancak bugünkü, ahlakî çöküşü, cinsel sapkınlığa öncülük edişi, teşvik etmesi, meşrulaştırmaya çalışması ve bütün gelişmiş imkanlarını kullanarak insanlığın geneline dayatması, sadece Lut kavminde rastlanan bir durumdur. Ki o dönemdeki sapıklık da bu yaygınlıkta, bu etkinlikte, bu utanmazlık düzeyinde değildi. Çünkü lokaldi. Bugün ise artık hiçbir sınır, ahlak kuralı tanımayan bir azgınlıktır. Dolayısıyla batı batarken insanlığı da kendisiyle birlikte cehennem çukuruna doğru sürüklemektedir.
Lut ve onunla birlikte temiz kalmış bir avuç mümine söylendiği gibi, ümmetimize "bir an önce batı ile irtibatınızı, ilişkinizi kesin ve sakın arkanıza dönüp bakmayın. Yoksa batı ile birlikte batacaksınız" demek gerekir.