Ağzımdan yel alsın, değil mi; bu nasıl bir başlık! Yel almasına alsın da, bir de gerçekler var. Boşuna denmemiş: “Hazır ol cenge istersen sulh-u salâh.”
Biliyorum, dillendirilmesi tehlikeli bir mevzu. Bazı emareleri görüp söyleyememek de bana tehlikeli geliyor. “Bu mevzuyu dillendirmesi gerekenler benim gördüğümü görmüyorlar mı, acaba strateji gereği mi susuyorlar” diye düşünürken, 10 Eylül akşamı TRT’de katıldığı programda Hasan Celal Güzel açık açık Batı’nın Türkiye’yi işgal planından bahsetti.
Batıcı medyanın Batı medyasından çevirdikleri haberleri, köşe yazılarını dikkatli okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Hatta birinci sayfalarındaki haber başlıklarına bakmak bile yeterli: “ABD’nin en ünlü köşe yazarı Türkiye’ye ağır yaptırım istedi”, “İngiltere’nin en çok satan gazetesi Türkiye’ye müdahale edilsin diye yazdı”... Bu gazeteler ve köşe yazarları kendi devletlerinin sesi olmakla, devletlerinin yapacakları işgallere zemin hazırlamakla ünlüdürler, ol sebepten de yazdıkları hep çıkar!..
Pazar günkü köşe yazısında Washington’un Hürriyet’teki mikrofonu Tolga Tanış, ABD yönetimindeki uzmanların, Hürriyet Gazetesi’ni protesto gösterileri sırasında oluşan izdihamdan dolayı kırılan camlara ABD Dışişleri Bakanlığı’nın tepkisini yumuşak bulduklarını, daha sert bir tepki verilmesini istediğini yazmış. Anlaşılan Tanış ve dostlarının yüreği, İncirlik’ten kalkacak ABD savaş uçaklarının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni bombalamasıyla ancak soğuyacak! İncirlik demişken, Tanış, ABD yönetimindeki dostlarının Obama’nın AK Parti hükûmetiyle İncirlik üssüyle ilgili anlaşma yapmasını da yanlış bulduklarını yazmış. Neden acaba?
Sorumuza cevap, Turque Diplomatgue Gazetesi’nin 79. nüshasındaki George Friedman imzalı “Türk Bilmecesi” başlıklı yazıdaki şu ifâdeler olabilir mi: “2003 yılında Türkler, ABD güçlerinin Türkiye üzerinde Irak’ı işgal etmesine izin vermeyi reddettiler. O zamandan beri ABD ile ilişkileri karmaşık ve sıkıntılı oldu. (...) Türkiye aynı zamanda bölgeye müdahale eden Amerika konvansiyonel güçlerinin sonuçlarını da gözlemledi ve aynı riski yaşamak istemiyor. (...) Giderek değişen Türkiye, Amerika Predatör casus uçaklarının İncirlik’ten uçmasına izin veren son anlaşmanın da ortaya koyduğu gibi, belli bir baskı altında. (...) Müdahilliği engellemek ve maksimum seçenekleri sürdürmek üzere tasarlanan bir stratejiyi izliyor. Ankara, bazı güçlerle resmi olarak müttefiklik kurduğu çok taraflı bir stratejiye güveniyor ve müttefiklerine düşman olan güçlerle ilişki kurmaya sessiz sedasız açık durumda. Bu çok boyutlu doktrinin amacı, erken müdahaleyi (yani stratejik bir olgunluk düzeyine ve kendisini bekleyen riskler karşısında tanımlama yeteneğine ulaşmadan müdahalede bulunmayı) önlemek...”
Friedman, Türkiye’nin baskı ve işgal tehlikesi altında olduğunu, bu sebepten IŞİD’e karşı İncirlik Üssü’nü ABD’nin kullanmasına izin verdiğine dikkat çekiyor. Bu tespite, Washington’un Hürriyet’teki mikrofonu Tolga Tanış’ın, kırılan cam için (Tabiî ki işin bahanesi) Türkiye’ye sert müdahale isteyen ABD yönetimindeki dostlarının İncirlik anlaşmasından duydukları rahatsızlığı yazmasını da eklersek ne demek istediğim anlaşılır sanırım.
Bana ayrılan köşenin sonuna geldim. İnşaallah cumartesi günkü yazımda, mevzunun bize bakan veçhesine değineceğim. Bana “komplocu” diyecekler de o güne kadar Hazreti Ali’nin “Parça bütünün habercisidir” sözünü düşünüp dursunlar, arada bir kaşınabilirler!..