Dün...
Geçen yıl Mısır’ın Rabiat’ül Adeviye Meydanında gerçekleştirilen meydanlar dolusu katliamın yıldönümüydü.
Yine dün...
Tam da...
Human Rights Watch yani İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün “nihayet!” ıkına sıkına da olsa hazırladığı “burada insanlık karşıtı suç işlenmiştir” raporunun üzerinde dumanlar tütüyorken.
Onlarca masum insan elleri kelepçelenerek gözaltına alındı ve masum iki insan daha katledildi...
Kolay değil...
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Mısır’da katliam olduğuna kanaat getirmesi de buna inanması da bu raporun altına ‘katliamdır, insanlık karşıtı suç işlenmiştir’ imzasını atması da kolay değil.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün ‘Her Şey Plana Uygun: Mısır’da Rabia Katliamı ve Kitlesel Gösterici Cinayetleri” başlığını verdiği 195 sayfalık raporun çalışması tam bir yıl sürmüş!
Raporla ilgili yaptıkları açıklamalardan anlaşılacağı üzere oldukça titiz çalıştıkları sonucu çıkıyor ortaya.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, raporun hazırlanması sürecinde göstericilerin, doktorların, kent sakinlerinin ve bağımsız gazetecilerin de aralarında bulunduğu 200’den fazla görgü tanıkları görüşmeler yaptıklarını dahası ulaşabildikleri tüm belge ve kayıtları taradıklarını belirtmişler.
Taraflı davranmamışlar. Belli. Rabiat’ül Adeviyye meydanının katilleriyle de görüşmek istemişler ve bir de ‘yetkililerin ağzından duymak amacıyla’ ilgili ‘katillere’ mektuplar göndermişler ancak ‘hiçbir yanıt’ alamamışlar!
Cengiz Çandar’a da sorsaymışlar kesin Rabia meydanında aslında ne olup olmadığını bir güzel izah eder ‘Bu çaptaki bir harekâtın çok sayıda ölü ve yaralıya yol açması kaçınılmaz’ der ve örgütün İcra Direktörü Kenneth Roth’a olanın Kahire meydanlarının Müslüman Kardeşler’den temizlenme harekatı olduğunu söylerdi.
***
Biz, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün hazırladığı ‘zorunlu rapora’ dönecek olursak...
5 Temmuz 2013 ve 17 Ağustos 2013 tarihleri arasındaki gerçekleştirilen katliamda bir günde en az 817, büyük olasılıkla da bin kişinin öldürüldüğüne ‘Yaşanan şiddet olaylarının ardından emir veren yetkililer şöyle dursun, tek bir düşük rütbeli asker ya da polis memurunun sorumlu tutulmadığına’ dikkat çekiyor Örgütün İcra Direktörü Roth.
Roth, ‘Söz konusu yetkililerin büyük bir kısmının hala Mısır’da iktidarda’ olduğunu ve iktidarda oldukları için dokunulmazlıkları olan bu katliamın sorumlularıyla ilgili uluslararası bir soruşturmanın başlatılması gerektiğini söylüyor. Ve Roth, uluslararası bir komisyon kurulması için de çağrıda bulunuyor.
Rapor, 3 Temmuz’dan 14 Ağustos’a kadar Mursi’nin görevden alınmasına karşı çıkmak için Rabiat’ül Adeviyye meydanında sessizce namaz kılan, dua ederek oturma eylemi düzenleyen on binlerce barışçıl göstericiye karşı katliam operasyonun nasıl planlandığı ve uygulandığını ayrıntılı bir şekilde aktarıyor.
Raporda, göstericiler arasında bulunan bir işadamının anlattıkları da yer alıyor: “Birdenbire gözyaşartıcı gaz sıkmaya ve ateş etmeye başladılar. O kadar yoğundu ki anlatamam. Sanki gökten mermi yağıyordu. Önce gaz kokusu aldım sonra çevremde vurulan ve yere düşen insanlar gördüm. Kaç kişinin vurulduğunu bilmiyorum. Hiçbir uyarı yapılmadı. Cehennem gibiydi”.
Rapor hala kayıp bazı kişilerin olması sebebiyle ölenlerin kesin sayısının belli olmadığını söylüyor.
Rabiat’ül Adeviyye meydanındaki ‘demokrasi, özgürlük’ diyen onbinlerce masum ve sessiz insan dünyanın gözleri önünde katledildi.
Bu sessiz direniş darbeciler tarafından şafak baskınlarıyla kana boyandı. Mısır sokaklarından akan kan Nil’i bastırdı.
Dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu katliama katliam demeye Erdoğan hariç kimsenin dili varmadı.
Batı dünyası siyasal İslam’ın kabul edilebilir bir çizgiye gelmesindense meydanlarda binlerce insanın katledilmesine göz yumdu: Esmaların ölmesini görmezden geldiler.
Ama sadece bir yıl görmezden gelebildiler.
Bu güzel bir gelişme.
Dünya değişiyor. Biraz sancılı olacak ama değişecek.
Velhasıl, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün bir yıl sonra hazırladığı bu rapor; Rabia Meydanı’nda semaya kalkan ve batı dünyasının yüzüne bir şamar gibi inen o ellerin zaferidir.
Böylesi bir raporu hazırlamayabilirdi de... Sonuçta bu rapor, Amerika’yı da üzer, İsrail’i de... Bu rapor aynı zamanda darbeye “darbedir” diyemeyen Batı’nın ikiyüzlülüğünü, bu kez kendi elleriyle ortaya konmasının da bir belgesi.