Artık ‘ünlü’ olan soru-cevap yazılarına devam edelim:
2010’da Türkiye ve Brezilya’nın İran’la imzaladığı anlaşma ne getiriyordu?
Türkiye, Brezilya ve İran’ın imzaladığı 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu/Nükleer
Takas Anlaşması şunları sağlıyordu:
- İran 1.200 kilo düşük oranda zenginleştirilmiş uranyumu 1 ay içinde Türkiye’ye taşıyarak depolayacak. UAEK bunu denetleyecek.
- ABD, Rusya, Fransa ve UAEK (Viyana Grubu) da bir yıl içinde Tahran’daki Nükleer
Araştırma Reaktörü’ne 120 kilo nükleer yakıt sağlayacak.
- Aksi halde Türkiye, İran’ın verdiği uranyumu iade edecek.
- İran, P5+1 ülkeleri ile Türkiye ve Brezilya dahil herhangi bir yerde ortak konularda görüşmelere hazırdır.
P5+1’in anlaşması neler öngörüyor?
14 Temmuz 2015’te BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) ile Almanya’nın (P5+1) İran’la yaptığı anlaşmada aslında ilk madde önemli:
- BM müfettişleri İran nükleer tesislerini kontrol edebilecek; ancak İran müfettişlere itiraz edebilecek!
- İran anlaşmayı ihlal ederse yaptırımlar 65 gün içinde tekrar başlayacak.
-BM silah ambargosu 5 yıl, füze yaptırımı ise 8 yıl daha yürürlükte kalacak.
Aradaki fark nedir?
İran’ın elindeki ambargolara ve uluslar arası krize konu olan ‘zenginleştirilmiş uranyum’un ne olacağı anlaşmada yok!
Yani;
2010 anlaşması ‘tehdit’ sayılan nükleer maddenin teslimini garantiye alıyor, devamında nükleer tesislerin denetimi ve İran’ın dünyaya açılması sürecine ilişkin görüşmelerin başlamasını öngörüyordu. P5+1’in anlaşması sadece nükleer tesislerin denetimini, İran’ın denetleme heyetine onay vermesi şartıyla garantiye alıyor!..
İran’ın ‘denetim heyetine itiraz hakkı’ almasının nedeni ne?
İran’ın endişesi, BM’nin denetim heyetinde İsrail veya ABD ‘ajanları’ olması. Ancak bunu önleyebilecek durumda değil.
Türkiye ve Brezilya’nın yaptırdığı anlaşma neden kabul görmedi?
Sorun olan, anlaşmanın Türkiye ve Brezilya tarafından ‘yaptırılması’ydı. İki ülke de ABD ve AB’nin ‘güçlenmesinden rahatsız olduğu’ ülkelerdi.
Bu bir komplo teorisi gibi duruyor.
Belki... Ama anlaşmanın ABD Başkan Obama’nın önerileri doğrultusunda yapıldı; bunu taraflar açıkladı. Buna rağmen ABD ve AB tarafından kabul edilmedi. Böylece Batı’dan gelen İran’ın anlaşmaya yanaşmayacağı yönündeki açıklamalar o günkü gazetelerden okunabilir.
Anlaşma ne getirecek?
İran’a uygulanan ambargolar kalkacak; petrol ve doğal gaz ticareti, finans trafiği, hava ve deniz ulaşımı Batı’ya açılacak. İran yurtdışında bloke edilmiş 100 milyar dolar tahmin edilen varlığına kavuşacak.
Bu Türkiye’ye de yaramaz mı?
Elbette. Türkiye en yakın Batılı komşusu olarak İran’da yatırıma en hazır ülke. Ancak anlaşmayı yapan ülkeler kendi şirketlerinin avantajlı olması için de etkili olacaklar. Buradan Türkiye ve Brezilya’nın anlaşmasının neden kabul edilmediğine dair sonuçlar da çıkar!
İran hemen petrol, doğalgaz satabilecek mi?
Hayır. Yaptırımların kalkması için anlaşma İran ve ABD kongresi tarafından onaylanmalı. Hem İran’da hem ABD’de gelecek yıl seçimler var. Obama, bir uluslararası başarıya imza atmak, peşin aldığı Nobel Barış Ödülü’nü kendince hak etmek istiyor; ancak Cumhuriyetçi ağırlıklı Kongre’den bunu geçirmekte zorlanabilir. Yahudi lobisi de engellemeye çalışıyor.
Yani yüz milyarlarca dolarlık bakir pazardan aslan payını P5+1 ülkeleri mi alacak?
Kesinlikle. Örneğin, İran’ın eskimiş ve büyütülmesi gereken uçak filosu için ABD’li Boeing ve Avrupalı Airbus şimdiden çalışmaya başladı. British American Tobacco sigara üretimi için lobi yürütüyor. BP, Shell, Exxon, Total gibi dev petrol şirketleri yatırıma başladı bile.
Mercedes, Peugeot ve Renault zaten bir kollarıyla İran’daydılar. Siemens, Cisco gibi elektronik ve yazılım devleri, mimari proje şirketleri asıl payı alacak.
Türkiye’ye ne avantajı olacak?
İran gazı Avrupa’ya TANAP üzerinden gidecek. Türkiye en yakın ülke olması nedeniyle inşaattan ve sürümden kazanan bir ticari partner olacak. Yıllık muhtemel Pazar payı 50 milyar doları bulabilir diyenler var.
Türkiye için yararlı görünüyor.
Ekonomik olarak ‘yetmez ama evet’ denilebilir.
Türkiye daha fazla pay almaya hazır mı?
Maalesef öyle görünmüyor. İran bir ‘enerji pazarı’... Türkiye bu alanda güçlü enerji şirketlerine sahip değil. Son olarak Kuzey Irak’ta en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olan ve Londra Borsası’nda işlem gören Türk ortaklı Genel Enerji’nin de satılacağı haberleri geldi. Şirketin başkanının BP’nin eski CEO’su olduğunu hatırlatmak gerekir.
Siyasi olarak?
Siyasi olarak İran’ın bölgedeki etkinliğini arttıracak, Türkiye ile rekabette elini güçlendirecek. Rekabet gücü için Türkiye’nin siyasi istikrarı büyük önem taşıyor.
Tahran’daki imza Erdoğan’ın restiyle atılmıştı
Tahran Deklarasyonu, Batı’ya ve hatta İran’a rağmen yapıldı. Nedenini, bir ‘perde arkası’ bilgiyle anlatayım:
15 Mayıs 1010.
Türkiye ve Brezilya, İran’ı nükleer uzlaşma masasına oturtmuş, nihai imza için Brezilya’nın ‘işçi’ Devlet Başkanı Lula, Tahran’da Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun gelmesini bekliyordu.
Lula da 2002’de seçilmişti, Erdoğan da...
Lula ülkesini dünyanın en büyük 6. ekonomisi yapmıştı, Erdoğan 16’ncı...
Güçlerini ‘barış’ için birleştirmişlerdi.
Ancak Tahran yan çiziyordu.
Lula, öfkeyle ülkesine dönmek üzereyken son bir umutla Ankara’yı aradı. Erdoğan da öfkeliydi. Davutoğlu’na, “Ahmedinejad yönetimine şunu söyle; Bu kadar çabayı boşuna yapmadık; siz de buraya kadar geldiniz. Ya bu anlaşma olur ya da Türkiye’yi bir daha yanınızda göremezsiniz...”
Davutoğlu mesajı Tahran’a önce telefonla iletti, ardından özel uçakla Tahran’a uçtu.
İran mesajı almış, Lula da beklemişti.
Anlaşma, ertesi gün, 17 Mayıs 2010’da Erdoğan, Lula ve Ahmedinejad’ın huzurunda Türkiye, Brezilya ve İran dışişleri bakanlarınca imzalandı.
Ramazan Bayramı hayırlar getirsin.