20. yüzyılın başında kurduğunuz zulüm dünyası başınıza yıkılmak üzere.
Cetvelle çizip “sizin sınırlarınız bundan sonra burası” dediğiniz, kurtlar sofrasında sömürmek üzere bölüştüğünüz ülkeler patlamaya hazır bomba gibi.
İçten içe dolan halkların gazını almak adına “Arap Baharı”nı icat ettiniz. 100 yıl önce kurduğunuz düzeni “demokrasi” kılıfıyla devam ettireceğinizi sandınız. Sandıklardan ezilmişlerin sesi yükselince yine de ses etmediniz. Çünkü seçilmiş iktidarların sizin sömürü düzeninizi sürdüreceğini hesap ettiniz. Bu hesabınız tutmayınca, seçilmişler sizin değil halkın sesine kulak verince, darbelere yeşil ışık yaktınız. Mısır’da halkının üzerine kurşun yağdıran Sisi’yi baş tacı ettiniz.
Ezilmişlerin sesini kurşun, tank, top sesiyle kısabileceğinizi sandınız. Çünkü çevirdiğiniz her türlü numaranın kabul gördüğünü düşünüyordunuz.
Oysa bunca istihbarat elemanınıza, saha ajanlarınıza, teknolojik üstünlüğünüze, ezici gücünüze, zalim uygulamanıza, korkutma gücünüze rağmen, size “one minute” çeken, “dünya 5’ten büyüktür” diyen birinin fitili ateşlediğini fark edemediniz.
Erdoğan “adil olun”, “zalimlik yapmayın”, “kazancınızı dünyayla paylaşın”, “fakir-fukarayı gözetin”, “ezilmişlerin elinden tutun” dedikçe bu taleplerin gelip geçici olduğunu sandınız. Oysa 100 yıldır kaynayan kazan patlamak üzereydi.
Erdoğan’ın fitilini ateşlediği bu isyan artık durdurulamaz noktada. Artık kimse sizin zulmünüze sessiz kalmıyor. Örnek mi? 2014 yılına dönün. Birleşmiş Milletler toplantısında konuşan dönemin Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kirchner’e kulak verin.
“Esed rejimini terörist olarak değerlendirip ona karşı olanları devrimci oldukları gerekçesiyle desteklediniz. Şimdi dün devrimci dediklerinize karşı savaş açmış durumdasınız. İsrail’in Gazze saldırısında bir kıyım ve yıkım yaşandı. Oysa siz bunu görmek yerine sadece Gazze’den İsrail’e atılan ve hiç bir etki yapmayan roketleri gördünüz. Bugün burada IŞİD’e karşı BM kararı çıkarmak üzere toplandık. Oysa IŞİD’ın bazı BM Güvenlik Konseyi’ne üye bazı devletlerin gözetiminde kurulup beslendiğini herkes görüyor. Büyük güçler çok kolay dost ve düşman kavramını değiştiriyor. Teröristler dost oluyor dostlar ise terörist. Ortadoğu’da bir terörizm canavarı yarattınız. Ve bu canavar artık kontrolünüzden çıktı.”
Arjantin Devlet Başkanı’nın bu sözleri yenilir yutulur değildi elbette. Bir devlet başkanını kapalı kapılar ardında tehdit ettiniz. Öyle ki Kirchner “öldürülürsem sorumlusunu Kuzey’de arayın (ABD)” demek zorunda kaldı. Bir sonraki dönem de başkan seçilemedi zaten.
Bu Latin Amerika’nın isyanıydı. Oysa sizin önce bataklığa çevirip sonrasında bataklık diye tanımladığınız Ortadoğu’da da Erdoğan’ın ateşlediği fitil etkisini gösteriyordu. Erbil Hacı Cemal Camii’nde Cuma hutbesinde konuşan Seyyid Ahmed Pencweni cami cemaatinin karşısına geçip size şöyle sesleniyordu;
“Müslümanlar Osmanlı devleti ve hilafetinden sonra sahipsiz kaldı. Bizi bir arada tutan ve güçlü kılan Müslümanların imamıydı. Düşmanlar dört bir koldan üzerimize saldırınca ve Osmanlı hilafetini ortadan kaldırınca sahipsiz kaldık. Darmadağınık hale geldik. Yeryüzünde başıboş bir halde dolaşıyoruz. Kanımız sudan ucuz hale geldi. Toprağımız sömürüldü. ABD ve AB tüm servetimize el koydu. Doğu Batı Devletleri Türkiye’ye karşı birleşti. Allaha yemin ederim eğer kaderimiz bunların eline kalırsa koyun sürüsü gibi keserler başımızı”
Sizi tanıyorlar, biliyorlar. Neler yapabileceğinizi kestiriyorlar ama 100 yıllık suskunluklarını bozdular. Zulmünüze sessiz kalmıyorlar artık.
Ortadoğu Latin Amerika böyle iken Asya’da da durum farklı değil. Bakın Filipinler’e. Bir “one minute” de Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterde çekti size. Uyuşturucu baronlarının arkasına geçip perişan hale getirdiğiniz ülkesini, halkını savunmak için, polisin uyuşturucu tacirlerini öldürebileceğini söyleyen Duterde’ye “insan hakları”, “demokrasi” dersi vermeye kalktınız. “Aptallar” cevabıyla karşılaştınız. “Uyuşturucu yüzünden hayatını kaybeden masun insanların sayısına bakın” dediğinde yüzünüz bile kızarmadı.
Bununla da yetinmedi. “BM’den ayrılırım” dedi. Hatta Çin ve Afrika ülkelerine “gelin BM’ye alternatif bir örgüt kuralım” dedi.
Kısaca artık “demokrasi” çağrınızı da, o afili “insan hakları” martavallarınızı da kimse yemiyor. İflas ettiniz, iflas.