"Her şerde bir hayır vardır" derler büyüklerimiz, başımıza gelen kötü bir hadiseden dolayı darlandığımızı, ümitsizliğe kapılma eğilimi gösterdiğimizi, hatta büsbütün ümitsizliğe kapıldığımızı gördükleri durumlarda. Tabi, nesiller boyu süren bir tecrübenin sonucu olarak belirginleşmiş bu söz. Kim bilir, kaç nesil, kaç felaket yaşamış da sonunda ne tür güzelliklerle, iyiliklerle karşılaşmışlar ki böyle bir sözü gelecek kuşaklara armağan etmişler.
Yedinci ayına girdi İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı, dur durak bilmeyen katliamları. Katlettiği insan sayısı kırk binlere gelip dayandı. Çoluk çocuk, yaşlı, kadın, genç... Ne bulsa öldürüyor, ekin biçer gibi. Savaş ahlakı, kural, kaide tanımıyor. Buna karşılık dünyanın sessizliği, tepkisizliği, özellikle hükümetler düzeyinde İsrail'i arkalayan tutumu insanı kahredecek türden. Hele İslam aleminin, Arap dünyasının akıllara durgunluk veren suskunluğu şok edici. İnsanın ne diyeceğini bilemediği türden bir şuursuzluk hali. Başına sert bir darbe almış insanın bilinç kaybına uğramasından farksızdır İslam ve Arap aleminin bu tutumu. İslam aleminin, Arap dünyasının bu olay karşısında bitkisel hayata girmiş gibi bir hali var adeta. O yüzden her şeyden, herkesten ümidi kesmek, derin bir karamsarlığa gömülmek işten bile değil. Tepki beklediğin, elini uzatacağını düşündüğün, yardım için her yolu deneceğini tahmin ettiğin bir kesimin bu tutumu, yaşanan felaketi, çoluk çocuğun hunharca katledilmesini, insanların evlerinin tuzla buz edilip derbeder edilmelerini beşe, ona...bine katlıyor. Yani ne yönden bakarsan bak, bir kötülük, bir felaket, bir şer bütün ufukları karatmış.
Bütün ufku karartan bu koyu şerrin perdesini yırtan bir umut ışığı gibi, bu günlerde büyüklerimizi haklı çıkaracak bir hayır belirdi. Evet, İsrail'in saldırıları hala devam ediyor. Evet, çocuklar hala öldürülüyor. İnsanlar hala bir oradan bir oraya, hayatta kalmak için koşuşuyorlar. Kısacası İsrail'in temsil ettiği ve başta ABD olmak üzere Avrupa'nın, Asya'nın belli başlı hükümetlerinin arkasında durdukları, en azından durdurmak için kıllarını kıpırdatmadıkları şer bütün çirkefliğiyle hala Filistinlileri kovalıyor. Ama başta ABD ve Avrupa'da olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde halklar tutuklanmayı, ters kelepçe takılarak gözaltına alınmayı, polisler tarafından coplanmayı göze alarak ayağa kalkmış durumdalar. Şerrin karanlığında bir ışık belirmiş gibi.
Özellikle İsrail'in en büyük destekçisi olan ve İsrail aleyhine konuşulmasını, tepki gösterilmesini dahi yasaklayan, buna rağmen tepki gösteren biri olursa işini elinden alan ABD ve Fransa'da üniversitelerde günlerdir süren protestolar insanlığın geleceği adına son derece önemli gelişmelerdir.
Hükümetlerin adeta İsrail tarafından sömürgeleştirilmişler gibi ölümüne katliamları savunmalarına rağmen, Üniversitelerin, akademiyanın bu çıkışı, vicdanın evrensel uyanışının bir işaretidir.
Mesela ABD'de Üniversite hocaları, ters kelepçe takılarak gözaltına alınmayı göze alarak, İsrail'i protesto eden öğrencilerinin eylemlerine katılıp destek veriyorlar. Bunlardan birinin sözleri, Batı medeniyetinin bitişinin ilanı niteliğindedir. Bildiğiniz gibi Batı medeniyeti, dünyaya felsefeyi, düşünmeyi armağan etmesiyle övünüp durmaktadır. Fakat ABD'nin bir üniversitesinin Felsefe bölümü başkanı hanım bir profesör ters kelepçe takılarak gözaltına alındı. Profesör, polisler arasında götürülürken "Ben Felsefe bölümü başkanıyım, bölüme haber verir misiniz?" diyordu. Şunu demek istiyor gibiydi: ABD'de düşünceye, felsefeye, vicdana, insanlığa, umuda ters kelepçe takıldığını bütün dünyaya duyurun da Batı medeniyetinin bitişini görsünler.
Bu sesin batıdan yükselmiş olması, zifiri karanlığın ışık tarafından dağıtılması kadar etkilidir. Evet, her şerde bir hayır vardır. Büyüklerimiz haklıdır.