Topyekûn bir Batı okumamız var. Bundan dolayı da farklı tepkileri ve sesleri çoğu zaman kulak ardı ediyoruz. Elbette Batı'nın bir hegemonyası var, bir düzeni var, tarihinde kirli sayfaları var. Ancak aynı Batı'da demokrasi de, köleliğin kaldırılması da, ulus devletler üstü kuruluşları da var. Vicdanı olan aydınlar da var. Mesela Sartre, Cezayir'i işgal eden ve Cezayir'le savaşan ülkesini, politikalarını ve devletini eleştirmiştir. Goethe, Doğu-Batı divanı ile İslam'a karşı hürmetkâr tutumlar olmuştur. John Kean, hâlâ yaşayan bir siyaset teorisyeni. Gannuşi'yi her zaman savundu.
Sadece aydınlar mı?
Hayır! Halklarından da vicdanın yanında yer alanlar var. İnsanlığa ve vicdana kulak kabartanlar çok. İsrail, Avrupa'yı işlediği geçmiş günahlarıyla onu kendisine hep minnettarlık ve itaatkârlık içinde tutuyor. Alman başbakanın tutumu budur. Batı statükosu, İsrail önünde eğiliyor. Siyonizm'in paraları ve iktidar ilişkileri önünde diz çöküyor.
Fakat aydınlar, vicdanlılar ve halklar öyle değil.
İrlanda muhalefetinin önemli temsilcileri mecliste İsrail'e karşı çıkıyor, Filistin'i savunuyor. Celtik takımı ve taraftarları Filistin bayraklarıyla protestolarını ortaya koyuyor.
İspanyada da Gazze'ye ölüm kusan İsrail'e karşı sesini yükseltenlerle karşılaşıyoruz. Özellikle sosyalistler de bu vicdan çok daha belirgin.
Finlandiya ve Fransa parlamentolarında ses eden cesur siyasetçiler ve kadınlar ortaya çıkıyor. İsrail'in her gün öldürdüğü bebeklere karşı isyan ediyorlar. Kadınların merhametli ruhu yankılanıyor.
İsrail'e karşı en ciddi tepkiler, şimdi AB'den geliyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 'Filistinliler için bir devlet inşa etmeliyiz' diyor.
Birleşmiş Milletlerde, Genel Sekreterin vicdanından yankılanan sesi bastıran Siyonistler başarılı olamadı. İtirazlar ve isyan duyguları artıyor. BM, şimdi bunları ilan ediyor.
Bebekler hedef değil,
Okullar hedef değil,
Hastaneler hedef değil,
Siviller hedef değil,
İnsani yardımlar hedef değil,
Hepsi kurtarılmak zorunda.
Her yerde!
İsrail'in zehirli propagandaları çöküyor. Ortadoğu'da tek demokrasi ve tek uygar ülke olduğu yalanı bütün dünyada artık işlemiyor. İnsanlar sokaklara dökülüyor. Batı devlet düzenlerinin sessizliğini Batı sokakları bozuyor.
Berlin, Londra, New York, Barcelona... Hepsinde yüzbinlerce insan yürüyor. Gazze'deki katliam ve barbarlığa dur diyor. Filistin bayraklarıyla protesto ediyorlar Siyonizmi. Egemenlerin düzenleri işlevsizliği ifşa oluyor. Sokağın vicdanı ve toplumun vicdanı tepedekilerin suratlarına çarpıyor.
Bütün Batı egemen siyasi ve egemen medya düzeni şaşkın! Güç, egemenlik ve sermaye yetmiyor İsrail'i temize çıkarmaya. Antisemitizm propagandalarıyla Avrupa'da oluşturulan sessizlik, şimdi İsrail'e karşı ses ediyor. Bu ses, Antisemitizm de değil. Irkçı hiç değil. Yahudilere karşı da değil.
Bu ses, Gazze'nin yanında yer alanların sesi. İsrail vahşetine karşılık veren ses. Siyonizmin bebek katliamlarına dur diyen ses. İnsanın, vicdanın, adaletin, evrensel bilincin, insan doğasının sesi.
Gazze bu seslerle beraber artık bütün dünyanın meselesidir. Siyonizm'in köleleştirme ameliyeleri bu sesle beraber bozulmaya başlıyor. Dünya üzerinde kurulan Siyonist güç hegemonyası, bu sesle büyüsünü kaybediyor. Katil oldukları ortaya çıkıyor. Barbar oldukları ortaya çıkıyor. Son teknolojileriyle son vahşiler oldukları ortaya çıkıyor.
Siyonizm'in vahşetine başkaldıranlara, Batı'nın vicdanlı sesleri selama duruyor! Gazze direnişi, bütün dünya vicdanlarını ayaklandırıyor.