BİRKAÇ zaman önce e-kitaplardan söz etmiştim burada, hatırlar mısınız? Benim bilgisayarlarımda bir hayli e-kitap birikti. Kitapçıda hoşuma giden bir kitabı alıp masama koyarım, nasıl olsa bir gün okurum diye. Evimde bu türden çok kitap var okunmayı bekleyen. E-kitap öyle değil. Zaman zaman e-kitap sitelerinde de dolaşıyorum. Beğendiğim bir kitap varsa bir yere not ediyorum daha sonra indirmek üzere. Kütüphanenizdeki kitaplar her an göz önündeyken bilgisayarınızdaki kitaplar öyle değil. Ara sıra karşısına geçip kitaplarınızı seyretme âdetiniz var mı bilmiyorum, varsa bilgisayarda bu alışkanlığınızı nasıl devam ettireceğinizi düşünmenin vaktidir.
Bu yazının başlığını, bir Oxford Üniversitesi yayını olarak yeni çıkmış bir kitabın adından aldım. E-kitap olarak edindiğim kitabın İngilizce adı “Muslims in the Western Imagination” . Türkçeye çevirirken “Batı Muhayyilesinde Müslümanlar” ya da “Batılı Algısında Müslümanlar” gibi bir ifade uygun gibi geliyor bana. Müellifi Sophia Rose Arjana. Kitap, farklı dönemler boyunca Müslüman imajının Batı algısında geçirdiği ilginç maceraya işaret ediyor. ‘Monster’ İngilizce bir kelime. Sözlükler ‘canavar’ diye açıklıyor. Hadi biz biraz hafifletip ‘öcü’ diyelim. Size kitabın “İçindekiler” kısmının tercümesini vereyim, bakalım siz de Müslüman ve öcü kelimelerinin bir arada kullanılmasını garipseyecek misiniz?
1. Öcü Müslüman imajı (The Muslim Monster)
2. Ortaçağ’da Öcüleştirilen Müslüman Algısı (Medieval Muslim Monsters)
3. Öcü Türkler (Turkish Monster)
4. Oryantalizmin Öcüleri (The Monsters of Orientalism)
5. Amerika Kıtasında Öcü Müslüman imajı (Muslim Monsters in the Americas)
6. 11 Eylül Döneminin Öcüleri (The Monsters of September 11)
Batıdaki Müslüman algısının nasıl olduğunu derinlemesine anlamak için kitabın bütününü okumak gerekir, buna şüphe yok. Fakat ‘İçindekiler’ kısmının size verdiği izlenim nedir? Sözü Charlie Hebdo baskınından, Batıdaki Müslüman ve İslam algısının nasıl etkilendiğine getirecektim aslında.
İstihbarat servisleri bazen bilerek bir olay çıkarır ve amaçlarını gerçekleştirirlermiş, bazen de kendi inisiyatifleri dışında zuhur eden olayların nasıl kullanılabilir hale getirilebileceğine dair kafa yorarlarmış.
Diyelim ki Gezi olayları bir tertip üzere değil de başka sebeplerle çıkmış olsun. İstihbaratçılar için bu olayları kullanıp başka maksatlara tahvil etmek için ne kadar müsait bir ortam meydana geldiğini hatırlarsınız, değil mi? 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri başka maksatlar için de kullanılabilir değil miydi?
Şimdi gelelim Charlie Hebdo baskınına. Kuochi kardeşlerin niyeti ne olursa olsun bu olay Batının İslam algısının menfi yönlerini pekiştirmek açısından fevkalade iyi kullanıldı.
Çoğu kimse Charlie Hebdo’da çıkan karikatürleri görmedi. Görmeyenler, daha çok bir zamanlar bizde mürteci tipi için kullanılanlara benzer çizimler hayal etti. Oysa Peygamberimizi, dilim varmıyor ama en ahlaksız karikatürlerin konusu yapmışlardı. Yani medya ve ifade özgürlüğü ile hiç ilgisi olmayan, en ufak bir fikir kırıntısı ihtiva etmeyen karikatürlere yerleştirmişlerdi Allah’ın Resulünü.
Bir dönem Avrupalılar çocukları “Türkler geliyor” diyerek korkutuyor ve çocukların muhayyilelerine İslam ve Türk korkusu yerleştiriyorlardı. Şimdi Dergi baskını yalnız çocuklara değil herkese İslam korkusu zerk ediyor. Paris’teki yürüyüş de sonraki nümayişler de sanki bu amaca hizmet etsin için düzenlenmişti. Başbakan Davutoğlu biraz bu amaca çomak soktu. IŞİD ve Boko Haram gibi örgütlerin fiilleri de İslam korkusunu besliyor kuşkusuz.
Bakmayın siz Merkel ve şürekâsının Müslümanlar korumamız altında demelerine. Fiziki saldırılardan korumak isterler belki fakat zihinsel saldırının doğrudan objesi haline gelmiş olan Müslümanları anlamlı bir şekilde korumak için gerekli adımları atmaktan geri dururlar.
Çare batılılarda değil Müslümanlarda. İyi örnekler göstermeden olmaz... “Medeniyetler Buluşması” bu anlamda bir adımdı. Doğrusu ben “Medeniyetler İttifakı” diye de anılan bu çalışmayı Batılıların bizim anladığımız manada ele alıp almadıklarına dair endişeler taşıyorum.
Müslümanlara düşen önce kendi iç çatışmalarına bir son vermek olsa gerek. Arkasından da uluslararası sorunları birlik içinde ele almayı öğrenmek durumundalar. Filistin meselesi halledilmeden İslam dünyasının toparlanması zor görünüyor.
Bir önemli mesele de şu: Yeni bir medeniyet yeni müesseseler oluşturmakla mümkün. Batı kaynaklı kurumları aynen alarak ya da diyelim Osmanlı müesseselerini ihya ederek yeni bir medeniyet tesis edilemez. Galiba bunu kavramak için daha çok çalışmamız gerekecek.
Bütün bu konularda işin büyük kısmı Türkiye’ye düşüyor. Ne dersiniz?