28 Şubat'ın dar, dağdağalı günlerinde aklı kendinden ayrı gezen bir medya çocuğu, magmaya gömülmeyi ister gibi İsmet Özel'e, "Gerici misiniz?" diye sorar. Şuur altında elbette "gericisiniz!" kanısı bulunmaktadır.
Ve fiske gelir: "Ben kimsenin gerisine geçmedim!"
Şimdi, bu ilericilik ve gericilik bahsi muhtemelen iki yüz elli yıldır kendini ilerici sayanların nezdinde değişmez bir tartışmadır. Bu kategori kendini batıya izafe ederek ilerici saymakta; kendi kategorilerine girmeyenlere de girecekleri yeri göstererek yer-yön göstermekteler.
Güncel halleriyse Eyfel Kulesi fonlu fotoğraf paylaşmak, bir Roma seyahatine kapak atmak vs. Yoksa batının da ilerlediği yerin, yönün ne olduğu konusunda kellerine sürecek bilgileri yok.
Bizce Ertuğrul Özkök, Orhan Pamuk gibiler bu kategorinin gönüllü acentesidir.
Bu kategori psişik olarak özüyle, kendisiyle, ailesiyle, geçmişiyle, dedesiyle o veya bu sebeple ayrı düşmüş ve kendince bir yola sapmıştır. Bu yolda da bir yere varabilmek şöyle dursun kaybolmuştur; dövülmüştür, sövülmüştür, tahkir edilmiştir, dayak yemiştir, iğfal edilmiştir ve bir kendisi bunun farkında değildir.
Diplomat Berduk Olgaçay'ın "tasmalı çekirge" dediği tipoloji budur.
Bu batıcıların halleri önümüze düşe geldiği için onlara marazlı bir canlıya bakar gibi nazar ediyoruz. Her yerdeler. Ekranda, akademide, sahnede, sokakta ve olmazsa olmaz dijital mecralarda.
Bunlara göre Türkiye ilerici saydıkları batının malihulyasında olsun da isterse berhava olsun!
Aman Türkiye kendi başına, kendi medeni değerleri doğrultusunda, kendi ideallerine yönelmesin, gulyabani görmüş gibi kaçarlar.
Erdoğan'a en çok bu yüzden kızıyorlar. Kendileri batının metresi olmayı bile kraliçelik zannettikleri için efendilerine yan gözle bakılmasına bile tahammülleri yok.
Bu türedi tipin ürettiği ifrazatlar sokaklara taşıyor!
İran'ın kayıp cumhurbaşkanını bulmak için bizden gece görüşlü Akıncı istemeleri bile bunları hoplatmaya yetti.
Akıncı ve benzerlerinin hikayesinin engellenmesi için her taraflarını yırttılar. Engel olamadılar; yapıldı çok şükür. Şimdi içine Akıncı kaçmış Ataklı veya Altaylı gibi şaşkın durumdalar.
Nasıl sefihler, acizler; yaşadıkları ülkenin başını kaldırması bunları hafakanlara sokuyor. Batı çocukları!
Bizimkilere sesleniyoruz. Bu virüsten bünyenizi sakının.
Çünkü çok büyük fedakarlıklarla geliştirdiğimiz nesiller, buna elbette İmam Hatipliler de namazlı oruçlular da dindarlarımız da dahil, bu handikaba düştü!
Bu açıdan bizimkilere Ara Güler'in Erdoğan için söylediği, "batıya diklenme, boyun eğmeme" tutumuna karşı hayranlık ifadelerini hatırlatırız.
Unutmayın! Erdoğan da "Akıncı" idi.
Bakın şimdi devran döndü, bunların gökyüzüne ayın bile doğmayacağı bir tarihi döneme girdik. Döşlerini parçalayana kadar dövünecek bunlar.
"Futbol asla futbol değildir!" bağlamındaki eleştirel aysbergimiz bir kenarda dursun Arda Güler adından dolayı milli bir sevinç yaşıyoruz.
Arda Güler'in başarısı da bunları neredeyse Bayraktarımız gibi çıldırtıyor!
Yahu bu yıldız çocuğun gol sevincini laikliğe aykırı buldu bu antilop batı çocukları!
Bu herifler bizim imtihanımız! Sebebi hilkatlerini ancak böyle izah edebiliyoruz. Biz bunlarla imtihan oluyoruz.
Zira, rahmetli dedemin dediği gibi "Allah yanlış iş yapmaz!"
Batıcılık hikayesi çokça bilimsel incelemeye konu olmuştur. Edebiyatımızın da temel konusu olmuştur.
Bizim nazarımızda bu batı çocukları/batıcılar en ince kıymetlerini dahi sermaye etmek pahasına kendini özendiği çevrelere kabul ettirmeye çalışan, mahallenin güzel fakat akılsız kızı mesabesindedir. Başını derde sokar, tasasını yaşamak bize düşer.
Köpek beslediklerinde kendilerini batılı sayan bir tipoloji örneğidir aslında bunlar.
Bu çevrelerin Necip Fazıl'a büyük hınçlarının sebebi de kendileri gibi türedi yaşarken ihtida edip yüksek sesli şekilde hak ettikleri eleştiriyi yapmasıdır.
İlerleyen yaşlarında bunlara "kaltaban" demiştir ki belki iki yüz elli yıllık batılılaşma hikayemizin içerisinde bunlara verilen en güzel isimlendirmedir.