Trump'lı dünyanın gidişatına bakılırsa Transatlantik çatısı ciddi ciddi çatırdıyor. ABD'de kabaran dalga Avrupa kıyılarında tsunami etkisi yaratıyor. Buna sadece Trump'ın marifeti olarak bakmak doğru değil. Ama Trump bu değişimin hem aktörü hem de sembolü oldu.
Trump, ilk başkanlık döneminde NATO'ya ayrılan bütçeler üzerinde Avrupa ülkelerini uyarmıştı. Avrupa'daki en tecrübeli lider olan Merkel'e parmak salladığı o pozu hatırlayın. Vücut diliyle de Avrupa'yı eziyordu. Biden döneminde ilişkiler tadil edildi ama tabii ki Rusya-Ukrayna savaşının acı reçetesi Avrupa'yı ciddi anlamda zora soktu. Ukrayna Rusya'ya karşı bir vekil güç olarak savaştırıldı. Günün sonunda Rusya ve ABD'nin kazanacağı bir savaşın üçüncü yılında en büyük zararı Avrupa ve Ukrayna gördü.
***Trump'tan beklenen Rusya-Ukrayna savaşını bitirmesiydi. Ama o biraz daha ileri gidip Ukrayna'nın değerli elementlerine çökeceği sinyalini veriyor. Üstelik bunu yaparken Ukrayna Devlet Başkanını muhatap dahi almıyor. Savaşın ceremesini çeken Avrupa'yı hesaba katmıyor. Rusya ile doğrudan kendisi görüşüyor. Ukrayna'ya ise sadece tebliğ ediyor; "Rusya aldığı topraklardan çıkmayacak, size NATO üyeliği falan da yok, benim korumam yeter. Ama değerli elementlerini ben çıkartacağım, işleyeceğim" kabalığında hareket ediyor.
***Yeni dünya düzeni nasıl olacak sorusuna cevap ararken buralara bakacağız herhalde. Kuralsızlığın kural olduğu bir döneme giriyoruz.
Kuralların ve kurumların olduğu uluslararası düzenden ağzı yananlar için her şey daha da kötü olabilir. Trump'ın Avrupa ülkeleriyle konuşma biçimine bakılırsa bu sefer "kuralları koyanlar" için de durum pek iç açıcı değil gibi. Trump, Batı ittifakının içindeki hiçbir ülke ve liderle insani yada diplomatik bir dille iletişim kurmaya gerek hissetmiyor. Sadece Trump'ın ya da Elon Musk'ın tarzı değil bu; yeni ABD yönetimi sıradan böyle.
***Üstelik 2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Batı ittifakının üyelerine hatır etmiyor. Hatta Avrupalı liderlere özel bir gıcığı var Trump ve ekibinin. Bugüne kadar ekmek elden su gölgen geçinip gittiklerini, güvenlik konusunda ABD'ye yıkıldıklarını ve bu sayede ülkelerinde bireysel refahı arttırdıklarını düşünüyor.
ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'nin 61. Münih Güvenlik Konferansı'nda sarf ettiği sözler ve akabinde Avrupalı liderlerden gelen tepkiler ABD-Avrupa ilişkilerinin artık eskisi gibi olmayacağının en net göstergesi. Vance'in, AfD lehine yaptığı açıklamalar ve Avrupa'da ifade özgürlüğü olmadığına dönük eleştirileri karşısında Avrupalı siyasetçiler şoke olmuş durumda. Kimi yumruğunu sıkıyor, kimi ise ABD ile bozulan ilişkilerden dolayı gözyaşı döküyor. ABD'de Trump varken Avrupa'da Merkel ayarında bile bir lider yok şu anda. Tam bir kaht-ı rical!
***Soğuk Savaş döneminde Avrupa'nın güvenliğini üstlenen ABD, Sovyetlerin dağılmasından sonra sadece batı ittifakının değil dünyanın patronluğuna oynadı. Bunu hem sert güç kullanarak hem de yumuşak güç araçlarıyla ve "özgür dünyanın temsilcisi" nosyonuyla yapıyordu. Şimdi bu değişiyor! ABD, uluslararası kurumların bağlayıcılıklarından, ödeneklerinden, kurallarından kurtulmak ve Çin'e karşı her alanda meydan okumak istiyor. Çin'i bu şekilde durduramayacağını düşünüyor.
ABD, Rusya'yı Avrupa'ya tercih eder noktaya gelirse şaşırmayız.
Bu süreçte Avrupa ne yapacak?
Sırtını ABD'ye yaslayamayan, silahlanmaya para harcamak zorunda kalan, bireysel refahın giderek azaldığı, aşırı sağın alabildiğine yükseldiği ve toplumsal barışın tehlikeye girdiği Avrupa bundan sonra ne yapacak?
Üstelik Avrupa Birliği karşıtı partilerin iktidara yürüdüğü arifede....