Olup biteni anlamak için elimizde pekçok işaret var. Önce şu haberi okuyalım:
‘Ortadoğu Dörtlüsü Temsilcisi Tony Blair, Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’yi görevden alan ordunun başka şansı olmadığını, aksi halde ülkenin kaosa sürükleneceğini iddia etti.
Eski İngiltere Başbakanı Blair, Mısır’da ordunun yönetime el koyma ya da ülkenin kaosa sürüklenmesi arasında seçim yapmak zorunda kaldığını belirtti. Mısır’da sokaklara dökülen milyonlarca kişi tarafından düzenlenen protestoları “gücün göstergesi” ve “özgür demokratik ruh” olarak nitelendiren Blair, protestoların gerçek boyutu dikkate alındığında ordunun Mursi’yi görevden almaktan başka şansı olmadığını kaydetti.’
Operasyonun boyutlarını göstermesi açısından herhalde daha aydınlatıcı bir açıklama olamaz. Dün bu coğrafyanın kodlarını yazmakla övünen ve bugün aynı kirli operasyonu yeniden hayata geçirmek için gayret edenlerin düşüncelerini dile getirmiş Blair.
Mısır’da seçimler yapılıp ardından Muhammed Mursi devlet başkanı olduğunda, Türkiye-Mısır ekseninde yeni bir bölgesel düzen ortaya çıktığını ifade etmiştim. Bugün de aynısını söylüyorum. Gezi operasyonu ya da Mısır’daki karanlık girişim, aynı komuta merkezinden idare edilmekte ve İslam dünyasının iki merkez ülkesinin demokratik tecrübesini rayından çıkarmaya çalışmaktadır.
Yani işin aklı yine Kraliyet’te, gövdesi gönüllü ahmaklardadır.
***
Burada hepimizin bildiği pekçok önemli ve değişmez başlık var. Herhalde bunların başına İsrail’in güvenliğini yazarsak doğrusunu yapmış oluruz. İsrail’e karşı direnişin değil, iki yüzlü Şam siyasetinin temsilcisi olan Beşar Esad’ın yanı sıra, neredeyse tüm geleneksel iktidar merkezlerinin ısrarla korunmasının asıl nedeni, İsrail’in güvenliğinin devamıdır.
Nitekim hatırlayalım. Mursi, Esad’dan gelen kutlama mesajını elinin tersiyle geri çevirmişti. Bu coğrafyamızda alışık olmadığımız onurlu bir çıkıştı. Tam da bu nedenle Esad, Kahire’deki darbe girişimine ilk destek veren isim oldu. Ardından darbenin sponsoru olan Suud ve Körfez hattı geldi.
İstanbul-Kahire hattının etkin olarak çalışması, öncelikle Filistin konusunda, özelde Gazze için nefes alınması anlamına geliyordu. Darbeci ordunun Mursi’yi suçlarken ‘Gazze’deki teröristlere yardım’ ifadesini kullanması manidar değil mi?
Düne kadar Tel Aviv’le kol kola dünyaya bakan bir merkez ülkenin, bugün bu dengeleri parçalayıp yeni bir bölgesel düzen için Türkiye’yle kol kola girmesi, sizce kimlerin uykusunu kaçırmış olabilir. AK Parti kongresinde Mursi’nin konuşması kimleri rahatsız etmişse onları herhalde.
***
Meşhur sosyal medya mesajından mülhem söylersek, mesele birilerinin iddia ettiği gibi Ortadoğu bataklığına girmek filan değildir. Hala anlaşılmadı mı? Asıl mesele, bataklık diye inşa edilen o bölgede dolaşan karanlık elleri geri çekip, barışı inşa etmek isteyenlerden duyulan rahatsızlıktır. Kimsenin kuşkusu olmasın. Bu bataklık kurutulacak, orada yaşamaya alışmış pislikler temizlenecek ve bu coğrafyadaki herkesin evine barışın ve adaletin güzel kokuları gelecektir.
Bu barışın adresi İstanbul’dur, Kahire’dir, Bağdat’tır, inşallah eninde sonunda Şam olacaktır. Günlerdir Rabiatü-l Adeviyye meydanında toplanıp darbeye, karanlığa, kirli ellere, yıllar yılı bu coğrafyayı kendi çiftlikleri sayanlara ‘hayır’ diyenlerin gayreti budur. Sonucu da gelecektir inşallah.
Sözü gelmişken, meydanın adının Rabiatü-l Adeviyye olması ne hoş ve manidar öyle değil mi...