İflasın eşiğindeki devleti 2002 yılında teslim alan iktidar uyguladığı politikalarla Türkiye'yi hemen her alanda saygın ülkeler arasına sokmayı başardı.
İktidar, 2007'deki muhtıraya, 2008'deki kapatma davasına, 2013'teki Gezi kalkışmasına, 17/25 Aralık yargı darbesi teşebbüsüne, 2015'teki hendek çukur isyanına, 2016'daki 15 Temmuz kanlı darbe girişimine, Barış Pınarı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı askeri hareketlerine rağmen devleti ayakta tutmayı, kurumları işletmeyi, üretimi artırmayı, 10 milyon insana iş bulmayı başarmıştır.
Şu saydıklarımızın sadece birkaç tanesi en güçlü devletleri bile kökünden sallayacak boyutta tehlikelidir. Sistemi de, istikrarı da ekonomiyi de alt üst etmeye fazlasıyla yeterli olan dönemlerdir.
Türkiye bunca badireye rağmen ayakta kaldıysa bunun temelinde iktidarın dayanıklılığı, direnmesi mücadelesi ve başarılı yönetimi vardır.
2 yıldır devam eden pandemi sürecinde ise tüm dünyada pahalılık ve geçim sıkıntısı söz konusudur.
Çünkü uluslararası piyasalarda doğalgaz yedi kat pahalanmış, akaryakıt zam üstüne zam almış ve hayat sadece Türkiye'de değil bütün dünyada zorlaşmıştır.
Mesela 2021 Ocak ayında İngiltere'de elektriğin megavat/saat bedeli 89.83 avro iken Eylül ayında 240.30 avroya çıkmıştır.
Almanya'da 52.81 avrodan 127.53 avroya çıkmıştır. Türkiye'de ise 33.04 avrodan 52.85 avroya çıkmıştır. Bununla birlikte Türkiye'deki yönetim artışın yarısına yakınını faturalara yansıtmamıştır.
İngiltere'de asgari ücret 1800 pound en düşük ev kirası 1000 pound civarındadır. Avusturya'da asgari ücret 1500 avrodur en düşük kira 1200 avro civarındadır.
Yani Türkiye'deki asgari ücretlinin sıkıntısını Avrupa'daki asgari ücretliler de çekmektedir.
Örnekler artırılabilir.
Muhalefet tabiatı gereği her şeyin olumsuz yönü üzerinde durarak iktidarı sıkıştırmaya çalışıyor.
Pahalılık, geçim sıkıntısı, dövizin yükseliyor olması kimseyi memnun etmez.
Sokaktaki vatandaşı da sorumluluk mevkiindeki yetkiliyi de.
Tüm bu sıkıntılara rağmen Türkiye'de üretim durmamış aksine artmıştır.
İhracatın 200 milyarı bu dönemde aşmış olması, tüm projelerin devam ediyor olması, tüm kurumların aksamadan çalışıyor olması yönetimin başarısının en bariz göstergesidir.
Doğrudur tencere iktidarları sallar. Ancak seçmen sadece ekonomiye de bakmaz. Ekonominin yanı sıra siyasetçilerin güven endeksine de bakar.
Hatta bazı hassasiyetleri tercihini ekonomiden daha fazla etkileyebilir.
Seçmen, Suriye'den gelecek terör eylemlerini durdurmak için askeri operasyonlar yapanı mı yoksa 'Suriye'de ne işimiz var' diyeni mi tercih eder?
Mavi vatanı korumaya çalışanı mı 'Türkiye Doğu Akdeniz'i geriyor' diyerek Yunan ağzını kullananı mı tercih eder?
Mavi vatandaki hukukumuzu korumak için Libya ile anlaşma yapanı mı 'Libya'da ne işimiz var?' diyeni mi tercih eder?
Azerbaycan'ın Ermeni işgaline karşı direnişine destek vereni mi, 'Türkiye Azarbaycan'a silah yardımı yapıyor' diye Paşinyan gibi konuşanı mı tercih eder?
Ülke içinde terörist bırakmayacak kadar başarılı operasyonlar yürüten ve sınır ötesinde bile teröristlere göz açtırmayanı mı yoksa terör örgütünün siyasi uzantısıyla gizli işbirliği yapanı mı tercih eder?
Yıllarca sürdürülen başörtüsü meselesi ne zaman meclise gelse, ne zaman yasal düzenleme yapılsa hemen anayasa mahkemesine götürerek iptal ettireni mi yoksa başörtüsünü serbest bırakarak normalleşmeyi sağlayanı mı tercih eder?
Ayasofya'yı ibadete açanı mı yoksa müze olarak kalmasını hatta Sultan Ahmet Camiinin bile müze olmasını isteyeni mi tercih eder.
Yıllardır Taksim'e cami yapılması için gayret eden ve açanı mı yoksa Taksim'e cami yapılmasına karşı çıkanı mı tercih eder?
Sorun bakalım kimi tercih eder.
Evet pahalılık var ben de şikayetçiyim ama pahalılığı eleştirenlerin yönettikleri belediyelere bakınca ülkeyi iflastan kurtaran iktidarın bu sorunun da üstesinden gelebileceğine olan inancım güçleniyor.
Mesela AK Parti döneminde kâr eden İBB şirketleri son iki yıldır CHP elinde zarar üstüne zarar ediyor.
AK Parti döneminde kâr eden BELTUR, CHP döneminde birinci yıl 30 milyon ikinci yıl 60 milyon zarar etmiş.
AK Parti döneminde kâr eden BİMTAŞ, CHP döneminin birinci yılında 19 milyon ikinci yılında 14 milyon zarar etmiş.
AK Parti döneminde kâr eden Hamidiye 2018 de 5.7 milyon kâr ile CHP'ye devredilmiş 2019 da 1.5 milyona gerilemiş ikinci yıl 612 bin lira zarar etmiş.
Kar eden İsfalt CHP'nin ilk yılında 13 milyon ikinci yılında 619 bin lira zarar etmiş.
İSPARK'ı AK Parti 4.4 milyon kârla devretmiş, CHP birinci yılında 34 ikinci yılında 41 milyon zarar etmiş.
AK Parti MEDYA AŞ'yi 901 bin lira kâr ile devretmiş devralan CHP ilk yılında 5 milyon ikinci yılında 10 milyon zarar etmiş.
İktidarı eleştirip yönetime talip olan CHP'nin en başarılı belediyesi diye göklere çıkardıkları İBB'nin şirketlerinde durum bu.
Bunların bir de devlet kurumlarını idare ettiklerini düşünün!