Seksenli yılların sonuna doğru, ülkede başkanlık sistemine gidebilir miyiz şeklinde tartışmalar başladı. Çarşamba günü Sayın Başbakan konuyu tekrar gündeme getirdi. Rahmetli Özal, başkanlık sistemini isterdi, en azından yarı başkanlığı önerirdi. Ana sebebi siyasi istikrarın çok daha kolay sağlanacağı tahminiydi. Ben fikre karşı çıkardım. Ana sebebi de bizde politika, partiler arasında bir gerilim havasında yapılmaktadır. Partilerin liderleri birbirleriyle konuşamayacak, cenazelerde birbirlerinin elini sıkamayacak hale gelirler. O durumlarda gerilimi, Cumhurbaşkanı, liderleri çağırarak ortamı yumuşatabilir. Cumhurbaşkanı icranın içinde olduğunda muhalefetin bütün okları ona yöneltilir, doğacak olan gerilimi kim nasıl yatıştıracak. Biz de maalesef sorumlu basın çok azdır. Büyük bir kısmı gerilim artsın bize manşet çıksın isteminde. Bu mahsuru düşünerek karşı çıkıyordum. Şu anda tam ortadayım. Türkiye doksanların ülkesi değil. Sivil toplum örgütleri ülkedeki fikir oluşumunda önemli yer tutmaya başladı. Benim daha önce taşıdığım menfi düşünceyi törpülüyor. Ama diğer yandan AKP ve CHP’ye baktığımda hala 1970’lerin gerilim politikası devam ediyor.
Başkanlık sistemi, politik hayatımızı derinden etkiler. İki seçim sonra ülkede iki siyasi parti kalır, diğerleri tabela partisi olur. Ülke böyle bir tercihte bulunursa, bu başkanlık müessesesi nerede en iyi çalışıyorsa model oradan olduğu gibi alınmalı. Kendimize göre dizayn edersek ( Laisizmde olduğu gibi ) yıllarca menfi taraflarını öne çıkarır, kavgayı sürdürürüz düşüncesindeyim.
Yarı başkanlık sistemi getirildiği takdirde iki seçim sonra sahnede 3-5 parti kalır, diğerleri tabela partisi haline gelir. Böyle bir tercihte mutlaka dar bölge sistemi getirilerek, her milletvekilinin nereden seçildiğini, seçmenini bilmesini sağlarız. Temsilde birebir teması öne çıkarırsak, siyasi kavgalar azalır, gerilim büyümez. Çünkü halkın büyük bir kısmı gerilimi tasvip etmiyor, temsilcileri vasıtasıyla siyasilere “uzlaşın” mesajı veriyor.
Tabii ki başkanlık sistemi henüz bir tartışma, metin kaleme alınmış değil. Kaleme alınsa dahi, bazı partilerin kırmızı çizgilerini aşacağından, kabulü imkânsız hale gelebilir. Zaten halk oylamasına gitmeden bir anayasa yapabileceğimizden kuşkum var. Halk oylamasına gidilirse halk, AKP’nin liderliğinde yeni anayasayı kabul eder. Bunu herkes bildiği için sisteme karşı olanlar modeli kaynakta bloke etmeye çalışacaklar. Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek.