Amerika’daki konferanslarımız sırasında yemekte konuştuğumuz Senatör dostumuz aynen şöyle dedi; “bu anlattıklarınız içinde en önemli detay ‘political stability” yani politik istikrar ve güçlü lidere olan güven”!
Sevgili dostlar, ekonomide atılan adımların tabanında gerçekten “politik istikrar” yatıyor ve bu gerçek yurtdışından bakanlar açısından da net olarak görülüyor...Aynı konuşma içinde söz “gelecek 10 yıla gelince” kaldığım yerden devam ettim ve 2013-2023 arasında 830 milyar doların nasıl 2,250 trilyon dolar olacağını temellendirmeye başladım, dostumuz yine devreye girdi ve şunu söyledi; bu anlattıklarınız ekonomik denklemler açısından doğru fakat “politik istikrarı” garantiye almalı ve bir üst seviyeye taşımalısınız...
Siyasi bagajlarını, duygularını ve taraflı çıkarımlarını karıştırmayan herkes çok rahat görebiliyor; Türkiye’nin geçmiş 12 yılda Erdoğan’ın bireysel katma değeri ile kurguladığı “sağlamlığı” SİSTEMSEL hale getirmesi ve özellikle Türkiye’ye akacak yatırıma şu mesajı vermesi lazım; artık sistem “bir üst seviyeye geçti” ve İSTİKRAR geçmiş 12 yıl gibi gelecektede KALICI olacak!
Bu noktada soralım; peki bu nasıl olacak? Cevap aslında hem çok açık hem de yukarıda gizli; BAŞKANLIK SİSTEMİ gereken mesajı verecek ve eskiye dönülmeyeceğine güven duyan para Türkiye’ye akacak...
Sevgili dostlar, birkaç satırda anlattığım “modeli” uzun süredir savunan biri olarak bugün daha açık ve kesin olarak diyorum ki; Türkiye gelecek aynen geçmiş 10 yıl gibi gelecek 10 yılda ekonomik olarak 3’e katlanacaksa, her değer yeniden tanımlanacaksa ve en önemlisi her vatandaşın varlığı buna denk olarak en az 3 katına çıkacaksa; BAŞKANLIK SİSTEMİ OLMAZSA OLMAZ ilk şarttır...
Sonuç: Türkiye Başkanlık Sistemine geçerse, ekonomik analizleri son 10 yılda gerçekleşen biri olarak diyorum ki; neyiniz varsa tam olarak en az 3’e katlanacak...Türkiye’ye para girişi patlayacak ve bütün değerler yeniden tanımlanacak. Kazandığınız para, evinizin değeri, varlıklarımızı değerleyen denklemler ve birçok sebep-sonuç ilişkisi inanılmaz noktalara gelecek...Hatta size daha iddialı bir cümle ile veda edeyim, bu yazıyı kesin saklayın; Türkiye Başkanlık sistemine geçer-yarı başkanlığı dönüştürebilir-Siyasi istikrarı geri dönüşmeyecek bir noktaya taşırsa; 2023’te İMKB-100 endeksi 400,000 üzerinde olacak...Ekonomisi uçan, hakça bölüşen, halkın Türkiye’nin değerlerine sahip olduğu bir ülke istiyorsanız, sizler de BAŞKANLIK için vargücünüzle çabalayın!
Son söz: Başkanlık Sistemi “Organik Türkiye’ye” tam geçişi sağlayacak...Nasıl mı ? İlk defa Başkanlık Sistemini sorgulamaya başladığımda Rus tarihinden alıntılar yapmış ve Petro’nun “İnorganik Rusya’yı kurgulamasını” ve en önemlisi “Hizmet Devleti” kavramını nasıl yıktığını analiz etmeye çalışmıştım...Rus düşünürlerden yaptığım alıntılarda konu çok açıktı; “Avrupalı olma sevdasıyla Rusya’ya neşter vuran Petro, Cengiz Han’ın o topraklar üzerinde bıraktığı en önemli miras olan ‘hizmet devleti’ kavramını yıktı ve vatandaşların etnik, dini, sosyal ayrışmadan bağımsız değerlendirilmesi dinamiğini ortadan kaldırdı”! Bu noktada şu soruyu soralım; Rusya için yapılan çıkarım Osmanlı-Türkiye geçişi içinde yapılabilir mi? Daha açık soralım; Başkanlık olmadan tam geçiş sağlanabilir mi? Petro sonrası Rusya’yı içine çeken “Avrupa hayranlığı” tuzağı ile Osmanlı’nın 1850’lerden itibaren içine gömüldüğü BATILILAŞMA tuzağı aynı “yerden pompalanan” ve aynı amaca hizmet eden tezlerdir. “Türkiye Cumhuriyeti, ilk yıllardaki atılıma rağmen, özellikle İngiliz-Alman oyunlarıyla” köklerinden koparılarak “topraktan saksıya” taşınmıştır. Bu 1920’lere özgü bir gerçek değildir, bu “KOPARMA” süreci 1850’lerden başlamış ve BATI hayranı “entelijansiya ve burjuvazi” kurgulama süreci şekillendirilmiştir.1960-1980 ve diğerleri, “Batı hayranı kalması gereken” Türkiye’nin “kökleri ile buluşmaması” için özellikle İngilizler tarafından tahrik edilmiş, 1980 sonrası tanımlanan “iç tehdit” kavramında Türk insanının “dini ve etnik çeşitliliği” en büyük düşman olarak “Devlet tarafından” tanımlanmıştır! Milli Güvenlik Safsatası altında çocuğunu kışlada göremeyen “başörtülü annemiz” o anlayışa göre ciddi bir “iç irtica tehlikesi” olarak algılatılmış ve Osmanlı-Din-Halife-Etnik Köken gibi kavramlar “öcü” haline getirilmiştir. Erdoğan’ın en büyük başarısı bu “oyunu görmesi” ve “İNORGANİK Türkiye’yi saksıdan çıkararak ORGANİK hale getirme” yolunda attığı kararlı adımlardır. BAŞKANLIK “ORGANİK TÜRKİYE’ye” geçişin son adımıdır ve mutlaka ama mutlaka atılmalıdır ! Kopartıldığımız toprağa dönmeliyiz ve ÖZÜMÜZÜ kazanana, köklerimizi salana kadar bu yolda her adımı atmalıyız! Çok yol aldık ve tek bir adım kaldı; BAŞKANLIK SİSTEMİ’ne geçiş ! Haydi Türkiye ÖZÜNE, Toprağına DÖN!