Geçtiğimiz günlerde Şerif Ali Tekalan’ın daveti üzerine üniversiteler arasında bir imza törenine şahit oldum. Sonrasında yemekte Belarus heyetine Türk ekonomisinin nasıl 10 yılda 3’e katlandığını heyecanla anlattığım sırada, Belarus Devlet Üniversitesi Rektörü ile konuşmamamızın arasına bir öğretim üyesi girdi ve şöyle dedi; “bu anlattıklarınız içinde en önemli detay ‘political stability” yani politik istikrar ve güçlü lidere olan güven”!
Sevgili dostlar, ekonomide atılan adımların tabanında gerçekten “politik istikrar” yatıyor ve bu gerçek yurtdışından bakanlar açısından da net olarak görülüyor... Aynı konuşma içinde söz “gelecek 10 yıla” gelince kaldığım yerden devam ettim ve 2013-2023 arasında 750 milyar doların nasıl 2.250 trilyon dolar olacağını temellendirmeye başladım, aynı bilim adamı yine devreye girdi ve şunu söyledi; bu anlattıklarınız ekonomik denklemler açısından doğru fakat “politik istikrarı” garantiye almalı ve bir üst seviyeye taşımalısınız...
Siyasi bagajlarını, duygularını ve taraflı çıkarımlarını karıştırmayan herkes çok rahat görebiliyor; Türkiye’nin geçmiş 10 yılda Erdoğan’ın bireysel katma değeri ile yarattığı “sağlamlığı” SİSTEMSEL hale getirmesi ve özellikle Türkiye’ye akacak yatırıma şu mesajı vermesi lazım; artık sistem “bir üst seviyeye geçti” ve İSTİKRAR KALICI! Bu noktada soralım; peki bu nasıl olacak? Cevap aslında yukarıda gizli; BAŞKANLIK SİSTEMİ gereken mesajı verecek ve eskiye dönülmeyeceğine güven duyan para Türkiye’ye akacak...
Sevgili dostlar, birkaç satırda anlattığım “modeli” uzun süredir savunan biri olarak bugün daha açık ve kesin olarak diyorum ki; Türkiye gelecek 10 yılda ekonomik olarak 3’e katlanacaksa, her değer yeniden tanımlanacaksa ve en önemlisi her vatandaşın varlığı buna paralel olarak en az 3 katına çıkacaksa; BAŞKANLIK SİSTEMİ OLMAZSA OLMAZ ilk şart...
Sonuç: Türkiye Başkanlık Sistemine geçerse, ekonomik analizleri son 10 yılda gerçekleşen biri olarak diyorum ki; neyiniz varsa tam olarak en az 3’e katlanacak... Türkiye’ye para girişi patlayacak ve bütün değerler yeniden tanımlanacak. Kazandığınız para, evinizin değeri, varlıklarımızı değerleyen denklemler ve birçok sebep-sonuç ilişkisi inanılmaz noktalara gelecek... Hatta size daha iddialı bir cümle ile veda edeyim, bu yazıyı kesin saklayın; Türkiye Başkanlık sistemine geçerse 2023’te İMKB-100 endeksi 250,000 üzerinde olacak... Ekonomisi uçan, hakça bölüşen, halkın Türkiye’nin değerlerine sahip olduğu bir ülke istiyorsanız, sizler de BAŞKANLIK için var gücünüzle çabalayın!
‘Organik Türkiye’ye’ tam geçişi sağlayacak
Sevgili dostlar, ilk defa Başkanlık Sistemini sorgulamaya başladığımda Rus tarihinden alıntılar yapmış ve Petro’nun “İnorganik Rusya’yı yaratmasını” ve en önemlisi “Hizmet Devleti” kavramını nasıl yıktığını analiz etmeye çalışmıştım... Rus düşünürlerden yaptığım alıntılarda konu çok açıktı; “Avrupalı olma sevdasıyla Rusya’ya neşter vuran Petro, Cengiz Han’ın o topraklar üzerinde bıraktığı en önemli miras olan ‘hizmet devleti’ kavramını yıktı ve vatandaşların etnik, dini, sosyal ayrışmadan bağımsız değerlendirilmesi dinamiğini ortadan kaldırdı”! Bu noktada şu soruyu soralım; Rusya için yapılan çıkarım Osmanlı-Türkiye geçişi içinde yapılabilir mi? Daha açık soralım; Başkanlık olmadan tam geçiş sağlanabilir mi?
“Organik Türkiye” ne demek sorusundan başlayarak kavramı ve detayları birlikte sorgulayalım...
Sevgili dostlar, Cumhuriyetin kurulduğu, imparatorlukların tasfiye olduğu bir dönemde “kuruluş-ulus yaratılma sürecinde” yaşanan evrim ve reformlar Türkiye’yi topraktaki köklerinden kopararak, “topraktaki ağacı, saksıdaki bitki” haline getirdi. 1940’lar sonrası “saksıya konan ağaca yapılmaya çalışılan her aşıya” toplumun özüne hitap eden “tezleri” ortaya atan Demokrat Parti, AP, ANAP ve son olarak da çok geniş ve uzun süren bir katılımla AK Parti-Erdoğan çizgisinde cevap verdi. Saksıdaki inorganik yapıya yapılan 1946,1960,1970,1980,1997, 2001kabul gömedi ve toplum her defasında “özüne doğru” hamle yaptı! YAPMAYA DA DEVAM EDECEK!
Sonuç 1: Petro sonrası Rusya’yı içine çeken “Avrupa hayranlığı” tuzağı ile Osmanlı’nın 1850’lerden itibaren içine gömüldüğü BATILILAŞMA tuzağı aynı “yerden pompalanan” ve aynı amaca hizmet eden tezlerdir. O günler için Atatürk en doğru adımı atmış, “o gün için en doğru modeli kurmuş” ama gerek sağlığının bozulması gerekse arkadan gelenlerin yetersizliği sonucu “Türkiye Cumhuriyeti, ilk yıllardaki atılıma rağmen, özellikle İngiliz-Alman oyunlarıyla” köklerinden koparılarak “topraktan saksıya” taşınmıştır. Bu 1920’lere özgü bir gerçek değildir, bu “KOPARMA” süreci 1850’lerden başlamış ve BATI hayranı “entelijansiya ve burjuvazi” yaratılma süreci şekillendirilmiştir.1960-1980 ve diğerleri, “Batı hayranı kalması gereken” Türkiye’nin “kökleri ile buluşmaması” için özellikle İngilizler tarafından tahrik edilmiş, 1980 sonrası tanımlanan “iç tehdit” kavramında Türk insanının “dini ve etnik çeşitliliği” en büyük düşman olarak “Devlet tarafından” tanımlanmıştır! Milli Güvenlik Safsatası altında çocuğunu kışlada göremeyen “başörtülü annemiz” o anlayışa göre ciddi bir “iç irtica tehlikesi” olarak algılatılmış ve Osmanlı-Din-Halife-Etnik Köken gibi kavramlar “öcü” haline getirilmiştir. Erdoğan’ın en büyük başarısı bu “oyunu görmesi” ve “İNORGANİK Türkiye’yi saksıdan çıkararak ORGANİK hale getirme” yolunda attığı kararlı adımlardır. Ergenekon ve benzeri operasyonlar, İngilizlerin ve son dönemde Almanların, “Bu sistem bozulmasın, saksıda kalsın, istediğimiz yere çekelim, toprağa dönüp ağaç olmasın” diye kurdukları YERLEŞİK MEKANİZMALARIN durdurulması ve “bizi boğan” ESTABLISHMENT’ın ellerinin boğazımızdan çekilmesidir...
Sonuç 2: BAŞKANLIK “ORGANİK TÜRKİYE’ye” geçişin son adımıdır ve mutlaka ama mutlaka atılmalıdır!
Son söz: Türkiye’de “son 10 yılın mucizesi nedir” diyenlere söyleyebileceğim tek bir cümle var; TOPRAĞA DÖN çabası ve aldığımız YOL! Kopartıldığımız toprağa dönmeliyiz ve ÖZÜMÜZÜ kazanana, köklerimizi salana kadar bu yolda her adımı atmalıyız! Çok yol aldık ve tek bir adım kaldı; BAŞKANLIK SİSTEMİ’ne geçiş! Haydi Türkiye ÖZÜNE, Toprağına DÖN!