Hayır demenin püfür püfür, rahat ve konforlu matematiği vardır.
Hayır dersiniz, en başta şöyle bir mükemmeliyetçi bir havaya büründürür bu sizi. “Kolay beğenmeyen, kusursuzu, en mükemmeli isteyen” olursunuz.
Hayır dersiniz, böylece iş yapılırken yaşanan her aksilikte, her çıkan sorunda “Bakın, ben demiştim” demeye de krediniz olur.
Hayır dersiniz, oldu ya, ola ki iş başarısız oldu, bir ömür “Ben demiştim” dersiniz, oysa yapanlar denemiştir, eğrisiyle-doğrusuyla yapmaya çalışmıştır ama olmamıştır, hayır sizi hep haklı, hep galip, hep en iyiyi bilen yapmıştır yine.
Hayır demek güvenlidir. Risk almazsınız, nasılsa böyle gelmiştir, böyle de gidecek olsa kimse sizden hesap sormaz.
Yeni bir şey yapılmak istendiğinde bazıları NEDEN? diye sorar, ne gerek var yahu, nereden çıktı şimdi, sıra ona mı geldi, bir o mu kaldı?
Bazıları da NEDEN OLMASIN? diye sorar. Şimdi değilse ne zaman? Ben değilsem kim? Burada değilse nerede?
İşte dünya denilen bu yer de iyilikle kötülüğün, neden ile ‘neden olmasın’ın, evet ile de hayır’ın savaş meydanından öte bir yer değildir.
***
Dikkat ettiniz mi?
Köprüye HAYIR diyenler şimdilerde köprüden en çok yararlananlar. Her köprüye itiraz etmişler, hepsinden de ilk onlar geçmişler.
Avrasya Tüneline HAYIR diyenler birkaç dakikada geçiyor karşıya. Sonra da “Yapacaklar tabii, işleri bu” diyorlar geniş geniş.
METROBÜS'e hayır diyenler iyice alıştılar 1 saatte Beylikdüzü'nden Kadıköy'e geçmeye.
MARMARAY'ın ilk gününde "Su alıyor" diye dalga geçenler şimdi Marmaray'a girerken bir şişe "Su alıyor", su bitmeden yol bitiyor, karşıya geçmiş buluyor kendini. Şifa olsun, yarasın...
Hayır diyecek yeni bir şeyler buluyorlar her zaman. Her yapılana, yapılmak istenene “Hayır” demek konforlu çünkü. Hiçbir maliyeti yok “hayır” demenin, iş yükü yok, hammaliyesini başkaları çekiyor.
Merak etmeyin, Başkanlık da gelecek, başkanlığın nimetlerinden de en çok onlar yararlanacak, en çok sövenler.
Tıpkı bir dönem bazı iş derneklerinin "Biz oy vermeyiz ama AKPARTİ tek başına iktidar kalmalı" dediği gibi.
Biz HAYIR diyelim ama Erdoğan Başkan olsun mu diyorsunuz, ne diyorsunuz anlamadık ki…
***
Anadolunun Kadınları
Anadoluyu geziyorum, her hafta bir ilde AK Parti’nin Siyaset Akademisi eğitimlerine gidip şehirlerin siyasete ilgi duyan insanlarına yeni nesil siyaset, yeni nesil seçmen eğitimi veriyorum. Gerçekten de AK Parti AR-GE’den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nükhet Hotar öncülüğünde anadoluda müthiş bir uyanış var.
150-200 kişi her haftasonu, cumartesi-pazar demiyor, ilçelerden, köylerden binip binip merkeze geliyor bu eğitimler için.
Bazı şehirlerde inanılmaz rağbet var. Örneğin Sivas’ta İl Başkanı Ziya Şahin tüm eğitimlere bizzat katılıyor. Şehre öncülük ediyor.
Bu illerde en çok dikkatimi çeken katılımcılar arasında kadınların oranı oldu.
Bir kere her yerde %50’nin üzerindeler.
Bazı şehirlerde %60-70’lerdeler. İnanılmaz azimliler, Türkiye ile ve dünya ile ilgili gelişmeleri can kulağıyla dinliyorlar.
İşte esas mesele de o kadınlar.
Nedir dertleri bu kadınların diye düşündüm biraz.
Bu kadınlar eşlerinin ticaretini de düşünüyor, çocuklarının eğitimini de düşünüyor, tüm ailenin sağlığını da düşünüyor, mutfak masraflarını da düşünüyor, “dolapta kıyma kaldı mı? Ocakta dolma pişti mi?” de onların derdi, “çocukların öğretmeni iyi eğitim veriyor mu?” da…
Kısacası kadını denklemden çıkarınca denklem çöküyor.
Kadın olmalı, mecliste olmalı, ticarette olmalı, sivil toplumda olmalı, siyasette olmalı.
Kadın olmadan yapılan bütün koşularda tek ayakla koşuyoruz, seke seke…
Alkışlıyorum kadınlarımızı, annem, teyzelerim, ablalarım ve kız kardeşler… Bu ülke için dertlisiniz, biliyorum. Allah sizlerin çabalarını boşa çıkarmasın...