İlk soru şu olmalı: Başkanlık sistemini sadece Tayyip Erdoğan mı savunmalı?
Bunun yanlışlığı hemen görüldü, çünkü bu, hem Erdoğan’ın başkanlığı kendisi için istediği hem de Davutoğlu’nun başkanlığa karşı olduğu dolayısıyla Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki ilk ihtilafın başkanlık konusunda çıktığı yorumuna yol açacaktı.
Bu sebeple, Başbakan Davutoğlu’nun da başkanlığı savunması gerekliliğine gelindi.
Ancak Başbakan Davutoğlu’nun başkanlığı savunmasının da, Erdoğan böyle istediği için değil, bizzat kendisinin içselleştirerek, ülke için hayati önemde olduğuna inanarak, üstelik mevcut parlamenter sistemin sağlıklı işlemediği noktasından hareket ederek böyle bir sistem değişikliğini zaruri görmesi ile ilgili olduğu gösterilmeli idi.
Bu da, öngörülen başkanlık sisteminin çerçevesinin belirlenmesini ve halka en yalın ölçülerle anlatılmasını gerektirirdi.
Davutoğlu’nun bir süredir böyle bir hassasiyetle söylem oluşturduğunu gözlemliyoruz. NTV’deki söyleşide, bunun ipuçları görülüyor. Oradan geniş bir alıntı yapacağım. Bunlar, kanaatimce, seçim sürecinde başkanlık konusunda zihinlerdeki soruları ve halkın bilgilenme ihtiyacını gören, öncelikle şartlanmaları giderme, sonra da, genel çerçeveye ilişkin bilgilendirme amacı taşıyan değerlendirmelerdi. Burada Başbakan’ın konuşmasından geniş bir alıntı yapmak istiyorum. Ta ki, “Başkanlığı Anlatmak”tan ne kastettiğim daha iyi anlaşılsın. Diyor ki sayın Davutoğlu:
“Herkes başkanlık konusunu kişiselleştirerek tartışmaya çalışıyor. Bu nedenle kısır bir döngüye giriliyor. Parlamenter sistem özünde Türkiye’de sakatlıkla malül doğdu. Parlamenter sistem olsaydı bu kadar darbe olmazdı. Form değiştirilebilir, özde sakatlık olmamalı. Başkanlık sistemi insan odaklı olmalı.”
“Cumhurbaşkanımızla her konuyu istişare ederiz. Muhalefetin bunu Cumhurbaşkanımızın müdahalesi gibi algılaması yanlış. Bir tartışma ve müdahale olmadı. Meydana çıkıp bir fikri savunacaksam inanmam gerekir. İçselleştirmediğim hiçbir fikri savunmadım. Türkiye’de parlamenter sistem gerçekten işleseydi, başkanlık sistemi gündeme gelmezdi. Doğru olan sistemin başkanlık sistemine doğru evrilmesidir. Başkanlık sistemi özgürlükçü niteliğiyle uygulanmalı.”
“Başbakanlık görevini yaparken hakkıyla yaparım. Seçime gidiyorsam, doğru olan ne ise onu söylerim. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Türkiye’de yeni bir restorasyon dönemine ihtiyaç var. Anayasa için konuşmaya hazırız. 27 Mayıs’tan sonra yaşadığımız acı tecrübelerden sonra bunu değiştirmeyiz demesinler. Biz yeni Türkiye ifadesini kullanırken, sistemin yargının yürütmenin yasamanın bütünüyle işleyişin yenilenmesi teziyle yola çıktık. Yeni anayasa sözünü 2007’de verdik.”
“Beraber yeni bir Türkiye inşa etmemiz lazım. Sözleşme mantığı içinde elimizden geleni yaparız. Eğer bu güce ulaşamazsak gelin buradaki aksak olan hususları beraber toparlayalım diyeceğiz.”
Ne diyor Başbakan?
Parlamenter sistem malül doğdu. Sağlıklı işleseydi yeni arayış olmazdı.
Buna itiraz var mı?
Türkiye’ye yeni bir anayasa lazım.
Buna itiraz var mı?
Yeni anayasa insan odaklı olmalı.
Buna itiraz var mı?
Mevcut sistem de başkanlığa doğru evrilmeli. Başkanlık otoriterliğe yol
açmamalı.
Buna itiraz var mı?
Gücümüz yeterse bunu yaparız. Yetmezse gelin beraber yapalım deriz.
Buna itiraz var mı?
Bunlar Başbakan’ın muhakeme çerçevesinden benim çıkardığım söylem.
Başbakan’ı söz konusu söyleşide dinledim. Oradaki görüntüyü şöyle okudum: Evinize misafir olmuş bir Başbakan, “Yeni Türkiye”ye ilişkin ufkunu ve meramını size, en yalın dil ile anlatıyor. İçinize sinmesini istiyor. Son derece uzlaşmacı bir dil kullanıyor.
Ben başkanlığın halka mal olmasında böyle bir dilin etkili olacağını düşünüyorum. Hem bilgilenme ihtiyacının karşılanması, hem halkın iknasının önemsendiğinin görünmesi, hem otoriterliğin asla öngörülmemişliğinin altının çizilmesi ve nihai planda muhalefete yönelik uzlaşma mesajı.
Bence seçim propagandasının çerçevesi çizilirken, Ak Partinin gündeminde “Başkanlık nasıl anlatılmalı?” diye bir madde bulunmalı.