Olimpiyat stadının berbat zemini bakıma alındığı için, başka yerde oynamak zorunda kalan Beşiktaş, aradığını İstanbul’da bulamadı ve evindeki bir maçı gidip Ankara’da oynadı!
“Stat bulamadı” sözü yanlış aslında. “Lig arkadaşları statlarını -sudan nedenlerle- vermedikleri için” demek gerek.
Hele Galatasaray hele Başakşehir!
Kullandıkları statlar tüm yapımını devletin üstlenip, gelirini kendilerine bıraktığı statlar. Bir anlamda beleşçiler! Fenerbahçe stadında kulübün çabası, alın teri, parası var. Şövalyeliği sözde kimselere bırakmayan Galatasaray, devletin “toplum yararına kullanması için, al senin olsun” dediği TT Arena stadını, verdiği sözlerin kimilerini tutmadan kullanıyor.
Devletin “buyur al” dediği Başakşehir stadı da öyle.
Yapım masrafları devletten, gelirleri Başakşehir’e!
Alın terleri, zorlanmaları yok...
Ama bu statları milyonların gönül verdiği ülkenin en eski spor kulübüne, birkaç maçlığına kiralamaya dahi burun kıvırdılar!
Akşam sabah herkesi centilmenliğe çağırıyorlar da onu kendileri göstermeleri gerektiğinde neden duyarsızlaşıyorlar?
Fenerbahçe de öyle. O koca kulübü yönetenler de bir dostluğu, kardeşliği sözde bırakmaktan çıkaracak dayanışmayı göstermediler. “Stadımız Beşiktaş’ın emrindedir” gibi yaklaşımları olmadı değil. Ama sözde kaldı... İş ciddiye biner gibi olduğunda onlar da caydılar.
Belli ki tümü, ya Beşiktaş gibi bir rakibi zora koşarak yarışta tökezletmek amacındalar ya da akla gelmeyen, çözemediğimiz bir bilinmez baskının etkisindeler.
Süleyman Seba Sezonunda aklıma hep alçak gönüllü, mangal yürekli sevgili ağabeyim geliyor... Ötekiler statsızlık çekerken Beşiktaş’ın stadı olsa idi, “gelin” derdi, “gelin bizim statta oynayın, burası bize de yeter, size de...”
Vallahi de derdi billahi de...
Onun sözü değil mi, “Şerefli ikincilik bizim olsun?” Rakipleri incinmesin diye o durdurmadı mı şampiyonluk kutlamasını?
Bunu da yapardı...
Onun felsefesini kimileri daha yeni kavramaya başlıyorlar...
Ben, sevgisini, saygısını belli etmek için cenazesine en önde koşan Aziz Yıldırım başkandan o sevdiği saydığı adamın düşüncelerini de yaşatmasını beklerdim.
Ondan bunu beklerken...
Para kazanmayı çok iyi bildiği halde gönül kazanmanın önemine değer vermeyen Ünal Aysal’ın; Başkanlık çilesi çekmemiş Göksel Gümüşdağ’ın tutumuna hiç şaşırmadım.
Bir şey daha aklıma geliyor: Beşiktaş’ta Seba başkan olsa idi, kardeş kulüp başkanları bu kadar duyarsız kalırlar mıydı? Bu da Beşiktaş’ı yönetenlerin akıllarına getirmesi gereken bir soru olmalı.