Türkiye’deki müzmin Erdoğan muhaliflerinin ‘Gitmesin’, ABD’deki muhaliflerin ‘Gelmesin’ diye çırpındığı bir ortamda gerçekleşen ziyaretin sonuçlarına objektif olarak şöyle bir bakalım.
Türkiye için faydalı mı olmuş zararlı mı?
Öncelikle bilinmesi gerekir ki, bu ziyaret Başkan Erdoğan’ın talebiyle değil, Trump’ın daveti üzerine yapılmıştır.
Türkiye kendi gündemindeki maddelerin tamamını masaya yatırmış ve uydu bir devlet olarak değil bağımsız bir devlet olarak kıran kırana bir pazarlık yapmıştır.
Her şeyden önce Başkan Erdoğan’ın bu duruşu Türkiye’nin gücünü ve itibarını göstermesi açısından fevkalade önemlidir.
Spiegel Online bu duruşu, ‘Sanki dünyanın en güçlü lideri Trump değil de Erdoğan’mış gibiydi. Memnun olması gereken taraf Erdoğan’dı’ diyerek özetlemiştir.
***
Detaylara gelince.
Trump’ın o küstah mektubu kendisine nazikçe iade edilmiştir. Bütün dünya bunun bir iade olduğunda ittifak etmiş sadece CHP sözcüsü ve yandaşları ‘takdim’ kelimesine takılıp kalmışladır. O mektuba en güçlü cevap Barış Pınarı ile verilmiş mektubun kendisi de aracılar vasıtasıyla falan değil doğrudan Trump’a iade edilmiştir!
Trump’ın general diye takdim ettiği şahsın hem bir video gösterisiyle hem de bizzat CIA belgeleriyle bir terörist olduğu yine aracısız olarak Trump ve refakatindekilere anlatılmıştır.
Neticede ABD bu teröristten vaz geçmemiştir ama yanlış yolda olduğunu dolaylı da olsa itiraf etmiş ve bu bağlamda ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “Biz kişilere değil SDG güçlerine (YPG/PKK) destek vermekteyiz. Bu destek de geçici ve dönemseldir” demiştir!
***
Türkiye savunma pozisyonunda olmamış ezik durmamış sürekli atak üstüne atak yapmıştır!
Sadece PKK’lı teröristi değil FETÖ liderini de yine birinci ağızdan talep etmiş ve ABD’yi teröristleri himaye eden bir devlet olarak gördüğünü ihsas ettirmiştir.
Güvenli Bölge konusunda ABD Türkiye tezini savunur hale gelmiş ve NATO toplantısında konunun ABD desteğiyle gündeme gelmesi ve AB’nin desteklemesi gereği üzerinde mutabık kalınmıştır!
ABD’li DEAŞ mensuplarının iadesi üzerinde anlaşılmış ve ilk DEAŞ’lı deportu hava yoluyla gerçekleşmiştir!
***
Senatonun 5 etkili üyesi Trump’ın daveti üzerine basına açık şekilde Başkan Erdoğan’la görüşmüşler ve iki saat sonra Temsilciler Meclisi’nden geçen Ermeni Soykırımı Tasarısı’nın Senato’dan geçmesini bloke ederek engellemişlerdir!
Başkan Erdoğan senatörlerle yapılan görüşmede de sadece onlara değil bütün dünyaya, Kürtlerle teröristleri birbirinden ayırmaları konusunda çok anlamlı bir ders vermiştir!
Dünya basının kilitlendiği nihai basın toplantısında Başkan Erdoğan Türkiye tezlerini eğip bükmeden kırıp dökmeden gayet güzel bir şekilde açıklamıştır.
Türkiye bu PR’ı milyarlar harcasa elde edemezdi!
***
F-35 ve S-400 meselesinde kesin çözüm elde edilmemiştir doğrudur ama bunu Türkiye’nin başarısızlığı olarak görmek de haksızlık olur.
Bunu bağımsız politika takip eden Türkiye’ye karşı dünyanın en güçlü devletinin bir baskı aracı olarak görmek, ayrıca bu baskıya karşı Türkiye’nin tavrını da iyi okumak lazımdır.
Başkan Erdoğan Türkiye’nin kararından vazgeçmediğini, ‘S-400 İptal teklifi egemenliğimizi ihlaldir.’ diyerek gayet net bir şekilde ilan etmiştir.
Vazgeçmek bir yana olumlu bir de adım atılmıştır. Başkan Erdoğan İbrahim Kalın’ı Trump da O’Brien’ı görevlendirmiş bu iki temsilci S-400’lerin NATO envanterine kaydedilmeden müstakil olarak nasıl kullanılabileceğini görüşmeye başlamıştır.
Ayrıca ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması konusunda taraflar kararlı olduklarını ilan etmişlerdir.
***
Netice itibarıyla Türkiye Barış Pınarı ile emperyalizmin 60 yıllık piyon devlet projesini çökertmiş bunu da ABD’ye kabul ettirmiştir!
Başkan Erdoğan ABD’nin davetine icabet ederek haksız tarafla yüzleşmekten çekinmediğini göstermiş, onlara hatalarını hatırlatmış ve hem Türkiye’nin hem bölgenin çıkarını korumakta ne denli kararlı olduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir.
Müzmin muhalifler hariç tüm dünya bu ziyaretin Türkiye için diplomatik bir başarı olduğunda hemfikirdir.
Evet, Başkan Erdoğan iyi ki gitmiş!