Hürriyet Gazetesi'nden Abdulkadir Selvi'nin köşesinden aktarıyorum: "Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünya beşten büyüktür" diyerek BM'nin yapısına karşı ilk itirazı başlatan liderdi. Erdoğan, BM kararlarına karşı diğer ülkelerin de belli bir çoğunlukla veto hakkını gündeme getirmişti. Cumhurbaşkanı milletvekilleriyle kahvaltıda bu konuya değiniyor. "Afrika'yı ziyaret ediyorum. Ya da ülkemizde Afrikalı liderlerle görüşüyorum. Afrika'nın elmaslarını, altınlarını, madenlerini İngilizler, Fransızlar, Batılı sömürgeci ülkeler yağmalıyor. Afrikalı liderlere BM'deki daimi üyelikler için sizler de bir şeyler konuşun, sesinizi yükseltin diyorum. Ama onlar gülüyor. Bu arada İngilizler, Fransızlar, diğer Batılı ülkeler onların elmaslarını, altınlarını yağmalamaya devam ediyorlar" diye sitem ediyor."
Başkan Erdoğan'ın sözleri aklımızın bir köşesinde dursun ve şimdi de Ukrayna'ya giden müzmin Erdoğan düşmanı gazetecilerin sözlerini okuyalım: "Oradaki havayı teneffüs edebilmek, sahadaki izlenimlerimi aktarabilmek için çıktım gittim. Şunu belirtmem gerekiyor ki Dışişleri Bakanlığı yetkililerine, Yavuz Selim Kıran'a, büyükelçiliklerimizde bulunan çok değerli ateşelere ve müsteşarlara teşekkür ederim. Sadece bana mahsus değil, Türkiye'den giden bütün gazeteciler ile ilgili. İnanılmaz ilgi alaka ile takip ediyorlar. Nerede olduklarını, nereye gittiklerini kötü anlamda takip edelim diye değil, başlarına bir şey gelir, müdahale edelim, sıkıştıkları anda yardımına koşalım diye inanılmaz ilgililer... Ben orada 60 tane arama noktasından geçtim. Oralardan geçmenin kilit anahtarı ise 'Türk'üm' dediğin zaman 'Ooo Bayraktar' tepkisi veriyorlar şaşırıyorsun. Ben Polonya'da da bunu gördüm taksicinin bir tanesi "sizin ordunuz çok güçlü ve elinizde çok etkili silahlarınız var" diyor insan tabii gurur duyuyor. Ukrayna'ya girdim ben ve orada Türk olduğumu öğrenen her sınırdaki güvenlik görevlisi çok sevinerek Bayraktar'ı söylüyor en az 4-5 kez duydum. Türk olduğunuzu duyunca oradaki İngilizce bilen milisler, askerler, siviller hemen iletişime geçip 'buyrun' diyorlar."
Bir başka gazeteci de şunları diyor: "Türk olduğumuzu duyunca 'Bayraktar' diyorlar. Ben bunu ülkemizdeki iktidar yanlısı medyanın büyüttüğünü düşünüyordum."
Hatırlar mısınız, 15 Temmuz öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ'ye karşı verdiği mücadelede "Beni yalnız bıraktınız" diyerek milletvekillerine sitem etmişti. Erdoğan'ın FETÖ ile can pahası mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu çoğunluk 15 Temmuz akşamı anlayabilmişti. Erdoğan'ın Afrikalı liderlerin umursamaz tavırları hakkındaki sözlerini okuyunca aklıma 15 Temmuz öncesi mezkûr sözü geldi ve "Başkan Erdoğan içeride de dışarıda da yalnız" demekten kendimi alamadım. Ne acı bir tablo!
Geleyim müzmin Erdoğan düşmanı iki gazetecinin Ukrayna'da yaşadıkları aydınlanmaya. Kör düşmanlıktan göremedikleri gerçekleri yurtdışına çıkınca fark etmeleri onlar adına sevindirici bir gelişme. Bu iki gazetecinin hayretle anlattıklarından da görüyoruz ki, inanmış bir lider ve onun etrafındaki bir avuç inanmış insanın Türkiye'yi Batı'nın emir erliğinden çıkartıp dünyanın lider ülkesi yapmaya koşar adımlarla götürüyor. Kemmiyetin değil keyfiyetin mühim olduğunu hakkalyakîn yaşıyoruz, farkında mısınız!..
Mâzide olduğu gibi "Türk" denilince her kapının açıldığı günlerin eşiğindeyiz...