Ülkemizdeki muhalefet anlayışı maalesef çözüm önerileri sunmak yerine iktidarı sadece eleştirme üzerine bina edilmiş görüntüsü vermektedir.
İktidarın eleştirilmesi normaldir. Ama bu eleştiriler milli meselelerde bile ülke aleyhine kullanılacak boyuta çıktığında, hatta muhalefet başka ülkelerin sözcüsü gibi davrandığında bunun adı siyasi muhalefet olmaz/olamaz.
Maalesef bizdeki kimi muhalefet odakları, ülkenin politikasına başka başkentlerin penceresinden bakarak değerlendirdiği için ortaya çok garip bir tablo çıkıyor.
Bakıyorsunuz hükümet darbecilere karşı işgalcilere karşı kendi halkına soykırım uygulayanlara karşı ilkeli bir duruş sergiliyor; muhalefet çıkıyor hükümete karşı o darbecileri, işgalcileri ve katilleri savunuyor, onların sözcülüğüne soyunuyor.
Mesela, Türkiye’nin Libya’daki son başarısı hükümet lehine olacak diye muhalefet görmezden geliyor, dahası karalamak için olmadık yöntemlere başvuruyor.
Biliyorsunuz geçen hafta yüksek düzeyli bir Türk heyeti Libya’ya ziyarette bulundu. Bu ziyaret bütün dünyada Türkiye lehine konuşulup tartışıldı.
Gelin görün ki, Türkiye’nin destek verdiği BM nezdindeki meşru hükümeti, muhalefetin bir sözcüsü dün cihatçı ilan edip, savaş suçlusu Hafteri seküler olduğu için makul bulurken, bugün bir diğer sözcüsü, 'Libya'ya bazı bakanların gitmesinin nedenini çok fazla anlayabilmiş vaziyette değiliz' diyerek heyeti eleştirmeyi tercih etmiştir.
Bu muhalefet söylemine 'Ankara'nın gözüyle' bakan herkes anlar. 'Başka başkentlerin gözlüğüyle' bakanlar ise anlamazlar" diyerek Ömer Çelik bey kapak olacak bir cevap verdi.
Evet başka başkentlerin gözüyle bakmak önemli bir tespit.
Öte yandan sureti haktan görünüp sadece eleştiren, hiçbir teklif getirmeyen bir başka muhalefet türü var.
Hükümetin açıklarını bulup sabah akşam sadece eleştiriyorlar ama kendileri nasıl çözecekler bir kelime bile etmiyorlar.
Sanki bütün sorunların temelinde başkanlık sistemi varmış gibi ezberledikleri ama içini dolduramadıkları bir ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’den bahsediyorlar.
Geçenlerde yine bu nakaratı tekrarlayan bir muhalefet milletvekiline moderatör (M. Akf Ersoy) canlı yayında ısrarla, ‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem nedir?’ diye sorduğunda bocalayıp durduğunu gördük. Söyleyebildiği tek şey milletvekili seçimiyle ilgili önseçim konusu ki başkanlık sistemiyle uzaktan yakından alakası yok. İkinci olarak söylediği şey de, mecliste bakanları göremiyorlarmış, bakanlara ulaşamıyorlarmış.
Oysa milletvekilinin görevi yasama ve denetimdir; nasıl yapılacağı anayasa ve yasalarda bellidir. Bakanlara ulaşmak iş takibi yapmak değildir.
Şurasını da belirtmek gerekir ki muhalefetin bazı eleştirileri vardır ki ikna edici cevap verilemediğinde iktidarın sessizliği ikrar olarak değerlendirilmekte ve muhalefet hanesine kâr olarak yazılmaktadır.
Evet, muhalefet vatandaşı ikna edecek hiçbir teklif getirmeyerek ucuz politika yapmaktadır. Bunun yanı sıra iktidar partisi de toplumu olumsuz etkileyecek eleştirilere sessiz kalarak negatif etkilenmektedir.
Parti sözcüsü Ömer Çelik bey zaman zaman çıkıp çok güzel cevaplar vermekte ve toplumu rahatlatmaktadır. Ancak Ömer bey veya hükümet sözcüsü yapılan eleştirilere gecikmeden cevap vererek cumhurbaşkanına duyulan güveni korumalıdırlar.
Türkiye içinde rekor icraatlara imza atan, dış politikada destanlar yazan cumhurbaşkanının yıpratılmasına izin verilmemelidir.