15 sene sonra, kabul edilmesi zor bir gecikmeyle, 28 Şubat’ın muktedir generallerine soruşturma açıldı; açılmamış olması büyük bir toplumsal sıkıntı idi, atlatıldı.
Bugün, 15 sene sonra, 28 Şubat’ı tartışırken temel ayırımları iyi yapmamız lazım.
Siyasette, hukuk devletinde kural hatası başka şeydir, takdiri hata başka şeydir.
Kural hatasının hesabı mahkemede, takdiri hatanın hesabı sandıkta verilir.
28 Şubat’ın generalleri demokrasi, hukuk devleti kural hataları yapmışlardır, örnek isterseniz Sincan kepazeliğini hatırlayın, hesaplarını mahkemede vereceklerdir.
Ancak, arada derede kalan gruplar da vardır.
Mesela basın, mesela üniversiteler; üniversiteleri başka bir yazıda ele alırız, basın çok daha kolay, çok daha gündemde gibi duruyor.
28 Şubat acı günlerinden 15 sene sonra basın için çok somut bir önerim var.
1 Ocak 1997 ile mesela 31 Aralık 2000 tarihleri arasında gazetelerde köşe sahibi olan ve söz konusu süreç ile ilgili yorum, değerlendirme yapan arkadaşlar bu dönemde kaleme aldıkları tüm yazılarını şimdi yazdıkları gazetelerdeki internet sitesine, EKSİKSİZ, ekleyebilirler.
Böylece herkes, herkesin Çevik Bir, Erol Özkasnak günlerinde gazetelerde ne yazdıklarını görür, öğrenir, ders alır; bugün bu yazıların çok büyük bölümüne ulaşmak nedense pek mümkün olmuyor.
İnsanların on beş sene içinde görüşleri değişebilir, dünyaya bakışları farklılaşabilir ama söz konusu farklılaşma süreçleri kural hataları içermemelidirler.
On beş sene içinde A siyasi partisine ya da B liderine destek verilebilir, bugün durum değişmiştir, C siyasi partisine ya da D siyasi liderine gazeteci olarak daha sıcak bakıyor olabilirsiniz, takdiri değerlendirmeleriniz değişmiştir ama hukuk devleti ilkelerini ihlal eden kural hataları affedilemez, cezai müeyyide gerektirir.
Tüm takdiri dönüşümler de demokratik meşruiyet içinde dönüşümler olmalıdır.
On beş sene önce A siyasi partisine karşı ben B siyasi partisini değil de Genelkurmay ikinci başkanını tutuyordum ama bugün farklı bir yerdeyim diyorsanız, bu dönüşümün hesabının yargı önüne gelmesine şaşmamak lazım.
İnternet teknolojisi on beş sene önceki yazıların bulunup bir sitede toplulaştırılmasına olanak vermektedir.
28 Şubat günlerinde mesela Sayın Ertuğrul Özkök’ün, mesela bugün Hürriyet gazetesinde önemli bir yere sahip olan Sayın Fatih Çekirge’nin o tarihlerde Sabah gazetesi Ankara temsilcisi olarak neler yazdıklarını toplum merak edebilir; bu tecessüs toplumun en doğal hakkıdır, toplumu bu bilgilenme hakkından yoksun bırakmamak gerekir.
Yapılmasını istediğim zor, olağanüstü bir iş değildir, sadece on beş sene geriye sarkan bir saydamlıktır; takdiri hata yapma özgürlüğü olan, bu özgürlüğün siyasi sonuçlarını da üstlenmek zorunda olan siyasetçilere karşı hangi üniformalılar, bu üniformalıların hangi sivil uzantıları siyasi sorumluluk içermeyen kural hataları yapmışlardır, bunu bilmek hepimizin hakkıdır.
Birilerinin 28 Şubat yazılarını kitaplaştıramayacaklarını daha önce yazmış idim.
Kitaplaştırmalarından vazgeçtim, köşe yazısı yazdıkları gazetelerin sitelerine bu yazılarını eklesinler, kendileri ile bir kez daha tanışalım.
Ben, biz zaten tanıyoruz ama çocuklarına, torunlarına, tarihe iddia ettikleri masumiyetlerinin kanıtlarını bırakmalarında fayda vardır.
On beş sene önce yazdığını bugün yayınlamaktan çekinecek bir gazeteciye ne denir, bilemem, takdirlerinize bırakırım, ama zaten böylelerinin bizim basında hiç olmadıklarına, olmayacaklarına da inanmak isterim.
twitter.com/KarakasEser