Ahmet Kekeç, ‘’Hani ‘gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur’ denir ya, gazeteci olacağı daha doğduğu günden belliymiş’’ dedi benim için... 24 Temmuz doğumluyum; yani ‘Basın Bayramı’ günü doğmuşum... Diğer 24 Temmuz doğumluları bilmiyorum, ama bendeniz kendimi bildim bileli okuma-yazma işiyle meşgulüm...
Mehmet Atalay genel müdür olduğundan beri basının genel sorunlarıyla da ilgilenen bir havaya bürünen ‘Basın İlân Kurumu’ (BİK) bu yıl bayramı üç gün üstüste düzenlediği bir dizi etkinlikle kutladı. Geçmişte basının merkezi olmuş Babıâli’yi ön planda tutan, dönemin gazetecilerinin buluşma mekânlarının başında gelen Marmara Kıraathanesi’ni Sultanahmet Meydanı’na oturtarak...
Ne kadar kıskandılar, tahmin edemezsiniz. Her yıl birbirine benzeyen demeçler yayınlayarak iktidarda kim varsa onu kıyasıya eleştirmeyi ‘icraat’ yapmak sanan kim, hangi örgüt varsa... Hemen hepsi ‘’Sana mı düştü?’’ anlamına gelen açıklamalarla üzerine gitti BİK’nin... İçlerinden öfkesini yazıya döken bile çıktı.
Genel Müdür Atalay çekirdek kadrosunu gazetecilerin teşkil ettiği ‘Fasıl Dostluğu’ grubu olarak bayram kutlamalarında yer alınmasını istediğinde, teklifi çok anlamlı geldi bana. Şu sıralarda altıncı yılına giren bir dostluk grubu bizimki; her gazeteden ve medyaya yakın camialardan Türk musikisine ilgi duyan dostlarımızla Basın Bayramı kutlamasına biz katılmayacağız da kim katılacak?
İyi ki katılmışız: Başka hiçbir ortamda karşılaşılamayacak genişlikte bir meslektaş grubuyla birlikte olduk. Hemen her gazeteden, her televizyon kanalından, patron ve yönetim kademesi dahil her seviyeden, daha da önemlisi her eğilimden gazeteci ilgi gösterip geldi. İftarla başladığımız birlikteliğimiz sahura kadar sürdü.
Son zamanlarda biraz daha kendini belli eden basına ters bakılma anlayışının yanlış ve bir inat bir murat takışması yüzünden olduğuna inanıyorum. Ak Parti iktidara daha fazla özgürlük vaat ederek geldi ve bu yolda en keskin adımı pörsümüş basın yasasını yepyeni bir anlayışla elden geçirerek attı. ‘Alın size çağdaş bir yasa’ demedi zamanın medyadan sorumlu bakanı Prof. Beşir Atalay, ‘’Gelin, yasayı hep birlikte yapalım’’ teklifinde bulundu. Bu alanda standart oluşturmuş ülkelerin ilgili yasaları çevrilip dağıtıldı, sonra bir ‘Basın Şurası’ toplandı. Ardından kaleme alınan yasa metni örgütlerin onayına sunuldu.
Yürürlükte olan ‘Basın Yasası’ sadece en ileri anlayışa sahip değildir; en demokratik yöntemle de hazırlanmıştır.
Prof. Atalay’ın hükümetteki ilgi konusu artık farklı, ama ‘Basın Bayramı’ kutlamasının şeref konuğu oydu. Şikâyet edilen yanlışlıkların ortadan kaldırılması için de çaba gösterildiğini, yargı reform paketlerinin bu amaçla kullanıldığını anlattı.
Bir gecede on yaş gençleşilir mi? Kutlama gecesi bizim Erhan Köknar’ın bir esprisi sayesinde on yaş daha genç olarak ilân ediliverdim. Bir baktım ajanslar, kanallar, haberlerinde espriyi ‘gerçekmiş’ gibi sunuyorlar... Reddedecek değildim ya...
Her ay biz bize toplanır, büyük sanatçıların musikimizin en güzide örneklerini sergilemelerini dinlerken, ‘Basın Bayramı’ vesilesiyle daha geniş bir gazeteci topluluğuyla birlikte olduk. Önceki buluşmalarımızda kendimizi medyaya kapatırken, bu defa ‘ne yaptığımızı herkes görsün’ düşüncesiyle kapıları meslektaşlarımıza açık tuttuk. Böylece meramımızın eğlenmekten öte olduğunu göstermeyi amaçladık.
Altı yıl önce bir Ramazan akşamı, bir iftar daveti sonrasında, dostlarla gittiğimiz bir kahvehanede, tek bir enstrüman (ud) eşliğinde meşk edilen musiki, grubumuzun doğmasını getirmişti. Son buluşmamız da, yine bir Ramazan akşamı, bu defa ‘Basın Bayramı’ vesilesiyle oldu.
Eskiden gündüz gazetelerinin köşesinden birbirlerine atıp tutan kalem sahipleri, akşamları Marmara Kıraathanesi’nde buluşur sohbet ederlermiş... Bir geceliğine de olsa o âdet canlandırıldı işte.