Türk futbolunun görünür bataklık alanlarından biri, kulüp başkanlarının sergilediği tavırlardan oluşan çağdışı yönetim ve ilişkilerindeki anarşist/sorumsuz/kavgacı üsluplarıdır. Aziz Yıldırım sürece tavan yaptırdı. Bu nedenle de ona benzeyenler çoğaldı.
Mesela Fikret Orman... Eğitimi, karakteri, terbiyesi buna uygun olmadığı halde; “Çakma Aziz Yıldırım” olma konusunda çok hevesli görünüyor. Ama yüzüne-gözüne bulaştırdığı, gaflar yaptığı, bu yüzden de alaya bile alındığı ve “Modern İstanbul Efendisi” aurasına büyük darbeler indirdiği konuşmaları; ona hiçbir şey kazandırmadı. Aksine, (Yeni stad ve şampiyonluk şansına rağmen) kariyeri feci şekilde sallantıda... Aziz Yıldırım modeline özenmekle harakiri yapıyor.
G.Birliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav’ın, bunca yıllık spor adamlığını bir çırpıda yerlerde sürükleyen tavırları, söylemleri, eylemleri; çok kötü örnekler oluşturdu. “Benden iyi teknik direktör mü olur? Elbette ilk onbirin oluşmasında söz sahibiyim”diyen zırvaları, yakın dönemin garipliğidir.
Kulübün kasasını kişisel çıkarları için boşalttığı iddiasıyla, cezaevine bile düşen başkanlar gördük... Aciz ve hesapsız yönetimleriyle FIFA’dan ceza alınmasına neden olan başkanlık skandalları yaşıyoruz... Mafya özentili tavır, üslup ve tehditkar konuşmalarıyla öne çıkan başkanlar; ortalığı yangın yerine çevirdi. (Neyse ki birinden kurtulduk)
Anlayacağınız, son dönemlerde yaşadığımız acılı ve ayıp günlerin bir numaralı suçlusu; hesabını ve haddini bilmeyen başkan modelleridir. Türkiye süratle bu modaya/modele/meseleye bir son verme becerisini göstermelidir.
Saldırgan olanları “Becerikli/İşbilir/Marifetli/Güçlü” saymamalı ve onlara özenilmesini de mutlak engellemeliyiz.
Kulüpleri babalarının çiftliğine döndüren sorumsuz anlayışa, YOK/DUR/YETER demeliyiz.
Aksi halde, hep onlanın şamar oğlanı kalırız.