Önyargılı olmak bazen meleği şeytan, şeytanı melek olarak gösterebilir. Toplum olarak bu konuda pek marifetliyiz.
Kişileri veya olayları objektif değerlendirmek gereken durumlarda subjektif davranabiliyoruz. Bu da bizi büyük hatalar yapmaya götürüyor.
Sosyal medyada "Kedili Hoca" olarak bilinen imam Mustafa Efe, son günlerde en çok konuşulan kişiler arasında. Efe, kürsüde vaaz ve nasihatlerde bulunurken yanına gelen bir kediye karşı gösterdiği şefkat ve merhametli yaklaşımı sebebiyle sosyal medyanın gündemine oturuverdi.
Olay bir anda kendisinin "seküler" hayvan severler tarafından sahiplenilmesiyle büyüdü ve farklı bir tartışmanın kapılarını araladı.
Böylelikle, Mustafa Efe'nin İslam'ın güzelliklerini ve hakikatlerini son derece güzel bir üslup ve ifadeyle anlatmasını da milyonlarca insan dinledi.
Kedili videoyu kimler paylaşmadı ki...
Milyonlarca takipçisi olan internet fenomenlerinden tutun da yine milyonlarca takipçisi olan entelektüel kişiliklere kadar...
Normal şartlar altında caminin içinde 20-30 kişiyle sınırlı kalacak İslam'ın emirleri ve güzelliklerine dair anlatı, bir anda milyonlara ulaştı.
Bu videoyu paylaşanlar; güzel kedi kadar verilen vaazın içeriğini, veren kişinin üslubunu da beğendiklerini, gerçek İslam'ın ve din adamının böyle olması gerektiğini ifade etmekten de geri kalmadılar. Bir nebze de olsa içleri ısındı desek yanlış olmaz.
Nereden baksanız takdir edilmesi gereken bir davranış ve onun sonuçları...
Lakin bu güzelliklere rağmen bir taraftan da çok farklı bir tartışmanın kapıları aralandı.
Mustafa Efe'nin "seküler" kesim tarafından sahiplenilmesinin ardında "öküz altında buzağı" aramak tabir edilecek söylemler başladı.
"Eğer seküler kesim tarafından sahipleniliyorsa bu işte bir iş olduğu" yorumlarından tutun da "seküler kesimin yaşam tarzına laf edilmemesinden dolayı bu İslam light İslam'dır" söylemine varıncaya kadar binlerce yorum yapıldı.
Oysa başta Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere İslam tebliğcileri insanları kimlik ve kişiliklerine göre ayırmadı.
Efendimiz (sav) Ebu Cehil'i dahi İslam'a kaç kez davet etti.
En azılı düşmanları bile Efendimizin doğruluğunu, dürüstlüğünü, eminliğini, güzel üslubunu, merhametli oluşunu ve daha birçok güzel özelliğini tasdik etmediler mi?
Bu durumda haşa şunu mu söylemek gerekiyor: "Ebu Cehil gibiler Peygamber Efendimizin doğruluğunu, dürüstlüğünü, eminliğini, merhametli oluşunu, nezaket sahibi oluşunu, üslubunu tasdik ediyorsa vardır bunda bir iş!"
Bu yaklaşımın imani açıdan ne kadar sakat olduğu ortadadır. O yüzden kedili imama karşı yapılan eleştirilerde de dikkatli olunması gerekmektedir kanaatindeyiz.
Eğer seküler kesim İslam'ın mesajlarını dinleyecekse, onlara İslam'ın mesajlarını anlatma fırsatı verecekse her camiye bir kedi ve onu sevip güzel nasihatlerde bulunacak bir imam koymamız yeterli olur mu?
Diğer yönden hoca dediğin sözü şedit, eli maşalı, cehennemle tehdit eden kişi midir?
"İyiliği emretmek ve kötülükten menetmek" emri bir ıslah hareketi iken fitneye ve fesada yol açan şedit söylem ve üsluplar, kutuplaşmanın ve nefretin önünü açıyorsa, bu emre mugayir değil midir?
Üslup ve söylemlerinden dolayı Müslümanların birliğini dahi zedelemiş birtakım hocalardan insanlığı birleştirmeleri nasıl beklenir?
TDV İslâm Ansiklopedisi'nin 138-141 numaralı maddesi der ki: "Ümmetin birliğini tehlikeye sokan kişiler için İmamı Azam, "ıslah ettiklerinden ziyade ifsat ettiklerini" belirtmiş, bu sebeple Hâricîler'e benzeterek (günümüzdeki IŞİD gibi) şiddetle tenkit etmiştir."
İslam hukukunda da müftî-yi mâcin kavramı vardır. Müftî-yi mâcin, bilgisizce fetva veren ve insanlara dinin kaçamak yollarını öğreten, batıl itikadını başkalarına bulaştırmak çabasında olan din görevlisi ya da vaiz anlamında kullanılır.
Ekranlarda "deve sidiği", "asansör", "kayınvalidenin gençliği", "Adem'in babası", "Efendimizin ahirette Meryem validemiz ile nikahlanacağı", "yanmayan kefen" vb. kafa bulandıran "konu"lardan dem vurarak bırakın insanlığı, Müslümanların dahi fesada uğratılması görülmezken Efe'yi suçlamak da ne demek!
Bu nevi çıkışlar, öte dünyanın imtihanına yönelik mükellefiyetler arasında değil ki... Kaldı ki bunları bilmiş olmanın Müslümana ne faydası olur?
Bu söylemlerle Müslümanlar bile asıl olandan uzak tutularak dinden soğutuldular/soğutuluyorlar.
Deizm neden mi hortluyor? İşte cevabı ortada!
"Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlama dile." (3/159) ilahi buyruğunca insanlara karşı merhametli olmamız gerekmez mi?
Kavgayla, hakaretamiz sözler, el kol sallamalar, bağırmalar, tehdit etmeler, zihinleri bulandıracak söylemlerle bir yere varılamayacağı aşikardır.
O yüzden gelin önyargılarımızdan kurtulalım ve sadece bir kediye değil, bir insana da dokunabilmenin yollarını arayalım.
En azından bunu yapabilenlere şüpheyle yaklaşmayalım ve takdir edelim...