Türkiye tarihinin her döneminden daha fazla çağdaş dünyayla buluşuyor şu günlerde; bir de buluşmalar sırasında yol kazaları yaşanmasa...
Avrupa’nın kuzeyinden başlayarak demokratik ülkelerin çoğuna sıçrayan yeni bir kurum ‘ombudsmanlık’; sonunda bize de ‘kamu denetçiliği kurumu’ adıyla geldi ve geçen haziran ayında yasalaştı. Yasa gereği geçen ay yapılan seçimde Yargıtay üyesi Nihat Ömeroğlu milletvekilleri tarafından ‘başdenetçi’ seçildi.
Görevi ülkemiz insanı açısından olağanüstü önem taşıdığı için kendisine “Hayırlı olsun” demeye hazırlanırken, yeni başdenetçinin önceki görevinde şimdiki konumuna ters düşen kararların altına imza attığı iddiası ortalığı sarıverdi.
Meğer gazeteci Hrant Dink’in hayatını kaybetmesine yol açan süreçteki en büyük yanlışın altında onun da imzası varmış... Ermeni milliyetçilerini sarsmak için kullanılan ve fazla zorlanmadan anlaşılabilen bir metafordan ‘Türklüğe hakaret’ edildiği sonucunu çıkaran Yargıtay kararını veren yargıçlardanmış yeni başdenetçi...
Olabilir, her insanın uzak-yakın geçmişinde aklına geldiğinde utandığı hatalı davranışlar bulunabilir; insan hatalarından ders çıkararak ‘daha iyi’ hale gelebilen varlıktır. Ancak, ülkemizin ilk başdenetçisi, henüz koltuğuna oturmadan karşılaştığı itiraz ve eleştirilere gazeteler aracılığıyla getirdiği açıklamalarla, kendisini içinden kolay çıkamayacağı bir açmaza sokuverdi.
Ayrı üç gazeteye verdiği ve hiçbirini sonradan yalanlamadığı açıklamaları birbiriyle çelişkili çünkü... “Hep adalete titizlikle geçmiş yargıçlık hayatımın hiç iftihar etmeyeceğim az sayıdaki hatalarından biridir” demiş olsa, kendisini en şiddetli eleştirenler bile insafa gelebilirdi. Bunu yapmak yerine, önüne gelen dosyayı tam okumamaktan karara esas teşkil eden suçlamayı anlamamaya kadar varan bir dizi kabahati akla düşüren açıklamalar yapmayı yeğledi Nihat Ömeroğlu...
Bu da onu konumunun gerekleriyle ters düşürüyor.
‘Kamu denetçiliği’vatandaşı devlete karşı korumayı öngören bir kurum. İdarenin eylem ve işlemlerini incelemek ve tespit ettiği yanlışları düzelttirmekle görevli. Yasada en dikkat çeken kavram ‘insan hakları’ bu yüzden... İkincisi de ‘adalet anlayışı’...
Ele aldığı konuları ‘insan haklarına dayalı adalet anlayışı’ içinde incelemesi bekleniyor başdenetçinin...
Hukuk eğitimi almasa da kafası çalışan herhangi bir kişinin, önyargılı değilse, hemen ne demek istendiğini anlayabileceği bir metinden yazarın kastının tam tersi bir anlamı çıkartan bir hukukçunun ‘başdenetçi’ makamını işgal etmesi bir sorun; ancak öteki sorun daha önemli: Eleştirilere verdiği cevaplardaki çelişki ve tutarsızlık...
“Ne var bunda?” demeyin, çünkü kurumun amacıyla taban tabana ters bir görüntü bu: Kurum ile kurumun başı olan başdenetçi, vatandaştan gelen şikâyetleri değerlendirirken devletin ilgili birimlerinin cevaplarına muhatap olacak; görevi çelişki ve tutarsızlıkları ortaya çıkararak hüküm vermek olan Nihat Ömeroğlu bunu nasıl başaracak?
Tek hatası Dink kararı olsa da, kendisini savunmak için seçtiği yol vahim bir hata.
Yeni başdenetçi yasal emeklilik çağı geldiği halde seçilmiş ve adaylığını kabul edenlerin gözünden bu durum kaçmış.
Hatanın neresinden dönülürse kârdır.