Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Konya’da kısa da olsa sohbet fırsatı bulunca, yanda okuduğunuz röportajın dışında ‘anayasa’ konusunu da sordum.
Yeni Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasından kalkan CHP’ye çağrı yapmış, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan’a verdiği röportajda buna ‘şartlı’ bir cevap vermişti. Kılıçdaroğlu, “Bizim şartlarımızı kabul ederlerse tekrar komisyonda çalışmaya itirazımız olmaz. Bu bir anayasa uzlaşma komisyonu değil, Türkiye’yi darbe hukukundan arındırma komisyonu olmak zorunda” demişti.
Başbakan ‘resmi’ cevap için ne kadar bekleyecekti?
Cevap gecikirse AK Parti adına yeni bir inisiyatif alacak mıydı?
CHP’nin ‘darbe hukukunu ayıklama’ önerisine nasıl bakıyordu?
Cevaplarını buraya aldım.
Başbakan dedi ki;
“Ben açık çağrı yaptım; biz 4 partiyle devam etmek isteriz, olmazsa 3. Yine olmazsa kendi teklifimizi sunarız. CHP bize başka bir alternatif bırakmıyor. Bütçe görüşmelerinden sonra Meclis Başkanımızla görüşmeyi düşünüyorum. Meclis Başkanımız da kendi çağrısına cevap verilmesini talep edebilir.”
“Darbe hukukundan arındırma için ise hemen harekete geçebiliriz, ikisinin ilişkilendirilmesi de doğru değil. Genelgeleri zaten tamamen kaldırmıştık, yasaları da birlikte ele alırız. Onun için ayrı bir komisyon kuralım, aynı komisyon olmaz; biri diğerini niye bloke etsin? Zaten binlerce genelgeyi kaldırırken onlara sormadık. Yasaları tek başımıza biz bile değiştiririz, bir çoğunu değiştireceğiz de. Arkadaşlara da tarayın dedim. 4 bin küsur yasanın envanterini çıkardık, o envantere göre hemen başlarız. Anayasa için onu niye bekleyelim.”
“CHP kendi iç problemlerini örtebilmek için sert bir tutuma yönelme tercihinde bulunuyor. Ama bu tarzın şimdiye kadar kimseye yararı olmadı.”
Anlaşılan takvim şöyle işleyecek;
Başbakan, TBMM’de iki hafta sürmesi beklenen bütçe görüşmeleri boyunca Kılıçdaroğlu’nu bekleyecek; ardından TBMM Başkanı İsmail Kahraman’la istişare yapacak; öncelikle Kahraman’ın yaptığı çağrının cevabı istenecek; ardından ‘muhtemelen’ Davutoğlu son bir girişimde bulunacak. Sonuç alınamazsa MHP ile görüşülecek. Yine sonuç alınamazsa yeni anayasa konusu, “AK Parti’nin TBMM’ye sunacağı bir anayasa önerisi” şeklinde tartışılacak.
Darbe hukuku ayıklandı bile
‘Darbe hukukunu ayıklama’ konusu ise farklı...
AK Parti bunun için Kılıçdaroğlu’nu beklememiş zaten.
Bin 85 genelge 2007’de, 17 gizli genelge de 2010’da kaldırılmıştı.
Son çalışmayı Başbakan Davutoğlu, grup toplantısında açıkladı: “Darbe dönemindeki 457 kanun ve 35 KHK ile darbe dönemi dışında çıkmış 855 kanun tarandı, yapılması gereken değişiklikler belirlendi.”
Bazı ayrıntıları ben vereyim:
- İncelenen darbe ve muhtıra dönemleri; 27 Mayıs 1960-20 Kasım 1961, 12 Mart 1971- 26 Ocak 1974, 12 Eylül 1980-13 Aralık 1983, 28 Şubat 1997-18 Kasım 2002.
- İlgili bakanlıklar ve Genelkurmay temsilcilerinin de katıldığı toplantılar yapıldı; kanun ve KHK’lardaki antidemokratik hüküm ve ifadeler işaretlendi; karşılıklarında ya metin değişikliği ya da tümden kaldırma önerileri getirildi.
- Örneğin; sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına dair düzenleme kaldırılmıştı; ancak ‘sıkıyönetim dönemlerinde’ bu durum hala geçerli. Bu kaldırılıyor.
- Yine memurlarda ‘devrime sadakat’ şartı aranması; ki ‘devrim’ denilen Atatürk devrimleri değil, bildiğiniz 27 Mayıs darbesi!..
- Ve hep konuşulan, ancak dokunulmayan ünlü ‘şapka kanunu’...
1925 tarihli Şapka İktizası Hakkında Kanun, ‘hala’ TBMM üyeleri ve tüm kamu çalışanlarına ‘şapka giyme zorunluluğu’ getiriyor. TCK 222. Maddesi de buna aykırı davrananlara ‘2 aydan 6 aya kadar hapis cezası’ öngörüyor. İşaretlenmiş ve karşısına ‘kaldırılmıştır’ notu düşülmüş yasalardan biri de bu.
İş buraya gelince ‘Atatürk inkılapları’ tartışması başlayacak.
Ve konu yine anayasaya, başlangıç ilkelerine gelecek.
O zaman da Atatürk’ten geçinenler ile muasır medeniyete ulaşmaya çalışanlar ayıklanacak.