Başakşehirli futbolcuların, 3 büyüklerde oynayanlara göre daha ekonomik fiyatlı olduğu aşikâr. Ama, çok da uzak ihtimal olmayan şampiyonluğu kazanırlarsa; mevcut fiyatlarla onları yeni sezonda mutlu etmek pek mümkün olmayacak... Sözleşmesi sürenler, “Şampiyon olmuş bir takımın oyuncusuyum” diyerek, bu nedenle verilecek bir primle tatmin olmayacaktır. Ücretlerine zam talepleri kaçınılmazdır. Bunun hukuki ve vicdani tartışmaları gündeme gelecek.
Anlayacağınız; Başakşehir yöneticilerinin şampiyonluktan kaynaklanan bazı sorunlara hazırlıklı olması gerekiyor. Maliyet bir anda yükselecek... Oysa kulübün gelirleri, (Özellikle üç büyüklerle kıyaslandığında) çok kısıtlı... Tribün geliri en düşük olan kulüplerden biri... Yani, (Şampiyonluk yüzünden) üstesinden gelinmesi zor bir sürece girmek üzereler.
***
Bu açılardan bakıldığında, Başakşehirli yöneticilerin şampiyon olma ihtimallerinden ve hele hele şampiyon olmaktan pek de hoşnut olacağını sanmıyorum. Takım kazandıkça afakanlar basıyordur.
En büyük şansları; kulüp başkanlarının hem hükümet, hem spor camiası içinde, büyük bir itibar ve etkin güce sahip olması... Muhtemel bir finans güçlüğünü aşabilecek fırsatlara sahipler. Durum, gene de “Ne olacak?” endişesini içinde barındırıyor.
Neticede, kulüplerin gelir-gider hareketlerini yakından izleyen bir FIFA gerçeği var... Gelir kaynaklarını açıklayamıyorsan, kimseye “Ben buldum, oldu” dedirtmiyorlar. Birilerinin, kulübün kendi yaratmadığı geliri karşılama dönemi geçti. Bir de işin bu uluslararası sorunu var!
***
Şu bir gerçek ki, Başakşehir şampiyon olsa bile; damak tadını kursağında bırakacak bir yığın sorunla uğraşmak zorunda... Bu yazıdan da; “Madem tadına varamayacaksın, bırak Beşiktaş şampiyon olsun” sonucunu ortaya çıkarmaya çalıştığımızı sanmayın. Elbette kim hakediyorsa, kim daha güçlüyse, kimin şansı daha fazla yaver giderse o olacak... O olmalı!
Sadece, gözden kaçabilecek bir detayı masaya yatırdık. Hepsi bu kadar.