Irak’ın şimdiki yapısını koruyarak devam etme ihtimali giderek zayıflıyor. Maliki’nin zaten son derece hassas olan iç dengeleri dikkate alan bir yönetim sürdürmediği ortada, Talabani ya da onun gibi bir oyuncunun dengeleyici rolü de şu aralar söz konusu değil. Bu durumun tarihsel olarak Bağdat yönetimleriyle yıldızı barışmamış olan Kuzey Irak Kürtlerini giderek daha zor ve tehlikeli bir sürece sürüklediğine şüphe bulunmuyor.
Maliki ile Barzani arasındaki birçok sorundan birisi petrol ile ilgili. Petrol bölgelerinin kimin yetki alanında olduğu sorunu, bugün petrol gelirleri arasındaki paylaşım sorunu olarak kendisini ifade ediyor. Maliki, Irak’ın Kuzey’inden gelen petrole ayrıca para ödüyor olmaktan gayet rahatsız, Barzani ise verilen petrolün parasını eksik almaktan.
Irak’ta mücadele
Petrolle ilgili bir diğer sorun ise ‘tartışmalı bölgeler’ olarak adlandırılan Kerkük, Selahaddin ve Diyala. Sorunları bakımından Ortadoğu’nun ‘Bosna’sı gibi görülebilecek bu bölge, giderek Irak Kürdistanı’nın Kosova’ya dönüşmesine yol açıyor; diğer bir ifadeyle Maliki yönetimi Kuzey Irak’ın giderek merkezden daha da uzaklaşmasına yol açan bir siyaset uyguluyor; tartışmalı bölgeler de bu ayrışma sırasında yırtılma yaşayacak yerler.
Maliki, ‘tartışmalı bölgeler’in Bağdat yönetimi ve denetimi altında olduğunu göstermek, açıkça Barzani’yi geri adım atmaya zorlamak için bölgede Dicle Harekat Komutanlığı kurmuştu. Bu askeri birlik, Peşmergelerle karşı karşıya kalmış ve gerginlik askeri düzeye yükselmişti. Araya giren yerli ve yabancı oyuncular, taraflar arasında bir müzakere başlattılar.
Barzani, Maliki’nin kurduğu birliğin dağıtılmasını görüşmelerin, muhtemelen de petrolle ilgili görüşmelerin ön şartı olarak ileri sürüyor; Maliki de geri adım atan durumuna düşmemek için direniyor. Bu görüşmelerden barışçı çözümler çıkacak gibi gözükmüyor ve bu ihtimal de ‘tartışmalı bölgeler’i çatışmalı bölgelere dönüştürme riski taşıyor.
Merkezi hükümet ile Irak Kürdistanı arasındaki gerilimi artırmaya uygun bir uluslararası ortam bulunduğu da hatırlatılmalı. Bağdat baskısının aynı zamanda İran baskısı olduğunu bilen Barzani, Türkiye ile ittifak kurmuş durumda. Hemen belirtelim, Barzani İran karşısında yer alan, onu tutabilecek ya da sınırlayabilecek her devletle ittifak halinde.
Türkiye üzerinden ‘batı’ dünyasının daha doğrusu NATO’nun da bir anlamda korumasına giren Barzani’nin bu koruma karşısında Türkiye’ye bazı teminatlar vermesi gerekiyordu. Bu adımı öncelikle Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yapılan askeri operasyonlara ses çıkarmayarak ve hatta istihbarat sağlayarak attı, karşılıklı güvenin ortamı bu yolla sağlandı.
Suriye’de mücadele
Ancak anlaşıldığı kadarıyla Barzani’nin bir işlevi daha bulunuyor. Irak’ta işler kötüye gittikçe bu işlevin yerine getirilmesi de acil hale gelmiş gibi. Kuzey Irak yönetimi iki gün önce Suriye’nin Kürt bölgesine geçişleri ve sınır ticaretini durdurduğunu ve kontrol noktaları kurulduğunu açıkladı.
Bu karar, Suriye’deki Kürtler ile Irak’taki Kürtlerin siyaseten birlikte davranmalarının istenmediğini gösteriyor. Ayrıca Suriye Kürtlerinin yeni Suriye yönetimi içinde yer almaları, dolayısıyla ileride Irak Kürtleri kendi ‘Kosova’larını oluşturduklarında buraya Suriye Kürtlerinin dahil edilmeyeceği söylenmiş oluyor.
Sonuçta, şimdilik Irak’ta olası bir ayrışmayı teşvik eden bu gelişme, Suriye’nin bölünme ihtimalini düşürüyor. Ayrıca bu olasılık İran’ın Bağdat üzerinden tüm Irak’a baskı yapma şansını yitirmesine, Suriye’yi de tamamen kaybetmesine işaret ediyor.
Herkese iyi yıllar.