Barışın sahibi var ve barışın gerçek sahibi, acı çeken, yas tutan analardır.
Artık bu kan dursun, kardeş kardeşi vurmasın diyor analar.
Geçen hafta TRT-KURDİ’de evlatlarını ve kardeşini çatışmalarda kaybetmiş üç anayı, Banga Bêdeng’e konuk ettik.
Biraz dertleştik, biraz ağladık. Ama sanırım bir kez daha barışın sahipsiz olmadığını anladık ve anlatmaya çalıştık..
***
Genç bir Kürt fotoğraf sanatçısı, Kamuran Erkaçmaz, uzun bir Türkiye yolculuğu yapmış, Trabzon’dan Diyarbakır’a, İzmir’den, Van’a kadar dolaşmadık şehir bırakmamış. Anaların ve babaların fotoğraflarını çekmiş. Sergiler açmış İstanbul ve Diyarbakır’da. Şimdi yurt dışına uzanmaya çalışıyor.. O fotoğraflarda acı ve yas var ama en çok da umut var..
Kamuran’ın fotoğrafları, bu tek kişilik çabası ilham verdi, bu vesileyle hem Kamuran’ı hem anaları Banga Bêdeng’e konuk ettik.
Banga Bêdeng’e konuk olan analara geleceğim ama önce bir kaç söz..
Hasta tutukluların bırakılması, Öcalan’a sekretarya görevi yapabilecek mahkumların İmralı’ya gitmesinin sağlanması, İzleme kurulu, çok değil daha birkaç ay önce, HDP’nin ve HDP’nin sözcüleri gibi hareket eden köşe yazarlarının haklı olarak dillendirdiği konulardı.
Ama bu ve buna benzer taleplerin mümkün hale gelebileceği görülünce, küçümseme ve itibarsızlaştırma kampanyaları açmada gecikmediler.
‘Bu da bir şey mi yani’ havalarındalar.
Oysa hiçbir şey kolay olmuyor. Hem Öcalan, hem hükümet kırıp dökmemek için azami gayret gösteriyor. Ama feda edecek bir şeyleri olmayan ‘bekar arkadaşlar’a bakacak olursanız, çözüm sürecinde atılan adımlar hava cıva..
***
Bu savaşa dair hiçbir hikayesi olmayanlara, yaşanan hikayelere yıllarca burun kıvırıp geçirenlere gerçek cevap, anlayabilirlerse veya anlamak isterlerse eğer, geçenlerde Öcalan’dan geldi.
Kürt siyasetinin kadın hareketi liderlerinden Ceylan Bağrıyanık bilindiği gibi İmralı heyetine dahil oldu. Ceylan Bağrıyanık, Öcalan’ın tarihi dediği buluşmayı Gündem gazetesine anlatmış, şöyle diyor:
“Kapıdan girdiğim an çok büyük bir heyecanla ne yapacağımı bilemedim. Sayın Öcalan gülerek ‘gel dedi, senin buraya gelmen için çok büyük bir mücadele yürüttüm, seni buraya getirmek, devlet zihniyetini değiştirmekten daha zordu. Bu anlamda tarihsel bir gün yaşıyoruz..’
Her şeyi o kadar hafife alıyorlar ki, köşe yazarlarından biri, bu görüşmeyi anlatan bir yazı yazsa ve ‘tarihi önemdedir’ dese, gülüp geçerdi birileri.
Bugünlere nereden gelindiğini anlayamadıkları için damdan hiç düşmedikleri, damdan düşmelerine yol açabilecek güzel şeylere hayatları boyunca yüzlerini dönüp bakmadıkları için bugün olup bitenlere bir değer biçemiyorlar.
İşi gücü bırakmış, hükümet kanadından yapılan açıklamaları fazlasıyla büyüterek, Kürt siyasetçilere tercüme etmekle meşguller..
Mem û Zin’deki Beko’dan farkları yok.. Beko da, Mem ve Zin’in arasını açmak için binbir hileye başvuruyordu, Xani’nin bu karakteri hiç unutulmayacak bir karakter. Fitne, fesatın olduğu her yerde de hatırlanacak olan bir karakter.
***
Hükümet yetkililerinden bir açıklama geldi mi, hemen kaleme sarılıyor, çözüm sürecinin kaderini tartışıyorlar. ‘Böyle böyle diyen bir hükümete Kürtler güvenemez ama değil mi’ deyip, gündemi değiştirmeye çalışıyorlar.
Bazen Bülent Arınç’ın bazen Yalçın Akdoğan’ın bazen de çözüm için gösterdiği çabalar hiç unutulmayacak olan Beşir Atalay’ın sözlerini, elli köşe yazısı ve kırk küsur TV programıyla Kürtler’e en çok da Selahattin Bey’e ‘ tercüme’ etmeye başlıyorlar.
‘Size şunu şunu söyleyen adamlarla, çözüm olur mu, iyice düşünün’ diyen kışkırtıcı bir üslupla konuşuyor, yangına, benzinle giden itfaiyeciler gibi davranıyorlar.
Ama unuttukları bir şey var. Bu süreç o kadar da sahipsiz değil. Çatışmadan en çok etkilenen, acı çeken ve yas tutan analara, babalara teslim süreç, farkında değiller.
***
TRT KURDİ’de Banga Bêdeng’in geçen haftaki konukları evlatlarını bu savaşta kaybetmiş bir Türk ve bir Kürt anayla bir kardeş ve bir babaydı.
Esvet ve Ali Sarıca çifti, 28 Eylül 2003 yılında Şırnak, Elmadağ Gürbul Dağı’nda çıkan çatışma sonucu küçük oğulları Osman Sarıca’yı kaybetmiş. Osman henüz 18 yaşında şehit olmuş.
Halime Ana ve Esvet Ana yan yana oturdular, acılarını, yaslarını onlarla paylaşmamıza izin verdiler. Bizi acılarına ve yaslarına ortak ettiler.
Gururla bakıyorlardı dünyaya.
Soyluluk nedir, onur neye yarar, kimin yüzüne yakışır, anlamak isteyen herkes Banga Bêdeng’e konuk olan bu üç kadını ve acılı bir babayı seyretsin derim.
Arkadaşlar anlattılar. Halime Ana, akşam yemeğinde tek kelime söz etmemiş. Ama stüdyoda öyle bir konuştu ki, gözyaşlarımızı tutamadık. Ağlattı bizi Halime Ana. Dört oğlundan ikisi öldürülmüş. Ama bu oğullarından geriye kalan bir kemik parçası bile yok.. Binlerce Kürt genci gibi, Halime Ana’nın çocuklarının da bir mezar hakkı olamamış ne yazık ki. Diğer oğulları hayatta, ama nerede olduklarını bile bilmiyor. Belki dağdalar, belki şehirlerde.. Ama Halime Ana nerede olduklarını bilmiyor ve yıllardır onlardan bir haber alamıyor.
***
Barışın Kürtçe’deki karşılığı aşitidir. Kürt anaları aşiti demesini biliyorlar elbette. Zaten çoğu Türkçe bilmez. Ama gördüm ki, barış kelimesini bile, belki herkes anlasın diye aşitinin yerine kullanıyorlar, Kürtçe konuşurken. Barış kelimesini Kürtçeleştirmiş Kürt anaları. Nasıl mı? Barış kelimesine aksanlı bir (ê) koymuşlar ve Kürtçeleştirmişler. Halime Ana ‘Em barışê dıxwazıon diyordu’ Türk anne onu anlıyordu böylece. Türkçe konuşan herkes anlıyordu.
Esvet ve Halime anaları, kardeşlerini kaybetmiş Rahime Oğaç’ı, Banga Bêdeng’e misafir etmek programın bütün çalışanları için büyük bir onurdu hakikaten..
Dört oğlunu kaybetmiş ama barıştan başka bir şey istemeyen anaların olduğu bir Türkiye’de barışa dolaysız karşı durmak elbette zor.
O yüzden ‘barış iyi de.. daha bu pilav çok su kaynatır’ diyenlerin bedduadan farksız yazılarından ve tweetlerinden geçilmiyor.
Sakine Ana’yı, Sakine Arat’ı geçenlerde bir televizyon kanalında kalabalık bir kadın grubunun içinde gördüm. Barış analarıydı bu analar ve sanırım bir toplantıdan çıkmış, medyaya açıklama yapıyorlardı. İki oğlunu dağda, bir oğlunu Diyarbakır cezaevinde kaybetmiş bir ana Sakine Ana.
Onu dinledim.
‘Barışı kuracak olanın elini öperiz’ diyordu..
Anlayın lütfen, barışın sahibi var, fitne-fesadı bırakın, o sahibin sesine kulak verin biraz.
(8 Mart Kadınlar Günü kutlu olsun. Banga Bêdeng’te bu sabah, kadınlara yönelen insafsız ve zalim şiddetin sona ermesini isteyeceğiz. Vakit bulursanız seyredin derim. TRT-KURDİ’de. Saat 11:00’de..)