Sahadan masaya doğru bir ümit belirdi İstanbul'da. Rusya ve Ukrayna heyetleri Erdoğan'ın üstün gayretiyle bir araya geldiler. Dünya medyası objektiflerini Antalya'dan sonra şimdi de İstanbul'a çevirdi.
Tarih gösteriyor ki bazen savaşlar kaçınılmazdır. Bir işgali kabul etmek mümkün değil elbette ama koşullar her iki tarafı bu noktaya getirdi.
Barış daha büyük bir savaşı doğuracaksa anlamsızdır. 1.Dünya Savaşı yıllarında Keynes'in tutumu ilginçtir. Hem savaşa karşı çıkmıştır hem de savaş sonundaki ağır Versay anlaşmasına tepki vermişti.
Malta sürgününe gönderilen eski Osmanlı Nazırı Fethi Okyar, Keynes'in meşhur "Barışın Ekonomik Sonuçları" kitabını o günlerde "Versay Sulhünün Netayic-i İktisadiyesi" adıyla tercüme etmişti. Keynes savaşın sonunda Almanya'ya kesilen ağır faturayı eleştiriyordu. "Almanların ödeyebileceklerinden fazlasını savaş tazminatı olarak almakla Avrupa kendini cezalandıracaktır."
Neticede Keynes haklı çıktı. Almanya bu ağır tazminatı ödemektense Hitler'in önderliğinde yeniden savaşa hazırlandı ve büyük bir felakete sebep oldu.
Bugünlerde olup bitenleri küresel ekonomik krizden bağımsız düşünemeyiz. Dünya enflasyonist bir dönemin içindeyken buna bir de resesyon (durgunluk) eklendiğinde stagflasyonla karşı karşıya kalmak an meselesi. Ardından işsizlik ve yaratacağı sosyal bunalımlar birçok ülkeyi kaosa sürükleyebilir.
Barış istiyoruz hepimiz ancak barışın koşulları daha büyük bir savaşın sebebi olmamalı. Rusya'ya geri adım attırmak ile Rusya'ya ağır bedeller ödetmek arasında fark var. Batı ittifakı bu farkı görmezse yeni bir Versay akıbeti ile karşılaşabilir.
Savaş veya barış durumunda Avrupa zararlı çıkacak bu süreçten. Enerji ve emtia fiyatlarının geri gelmeyeceği konuşulmaya başlandı iyice. Potansiyel tehdit diye tanımlanan Çin'in arzı karşısında Avrupa yüksek maliyetlerle rekabet edemeyecek.
İşte Avrupa'nın üretim devi Almanya, bu noktada çıkarlarını önceleyebilir ve Rusya'ya karşı sert yaptırımlara dahil olmayabilir. Kuzey Akım 2 projesinde bu ihtimali gündeme getiren bazı Londra gazetecileri Molotof-Ribbentrop görüşmesine gönderme yaparak Rusya-Almanya yakınlaşmasını birincil tehdit olarak görüyorlardı.
Yüksek emtia fiyatlarına alıştırılan Avrupa, ABD tarafından sıvılaştırılmış gaz ve kaya gazı gibi alternatif enerji satın almaya razı olacak belki ama küresel rekabet şansını kaybedecek. Çin'i durdurmak için yola çıkanların Çin'deki sermayeyle nasıl bir uzlaşı içinde oldukları da merak konusu. Çünkü bugünlerde Avrupa'ya göre neredeyse dörtte bir fiyatla doğalgaz alan Çin üç vardiya çalışıyor. Çin'i durdurmak için yola çıkanların bu hesaplamayı yapmış olmaları gerekiyor sanırım.
İşin özü barışın koşulları tarafları ve doğrudan etkilenen Avrupa'yı ekonomik darboğaza sokarsa bu kalıcı bir barış olmaz ve Batı İttifakı'nın konsolidasyonu kısa sürede dağılır.
Türkiye doğrudan tarafların (Rusya-Ukrayna) ve dolaylı tarafların (Rusya-Abd-Nato-Avrupa) kısa ve orta vadede tedirginliklerini/beklentilerini doğru okuyor. Bu atmosferde herkesin güvendiği yer Ankara, Ukrayna'da barışın kalıcı olabilmesi için en doğru merkez olarak ağırlığını iyice hissettirecek.